Mehmet Göncü
6 Kasım 2014
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi şimdiki kahvehanelerin ismi eskiden kıraathane
idi.
Ben
de bu mekanların faaliyet gösterdiği zamana yetiştim.
Buralarda
ayrılan bölümlerde kitap, mecmua ve çeşitli günlük gazeteler okunurdu.
Bu
yerlerde geceleyin de hikâye anlatanlar gelir, çeşitli öyküler anlatır,
bazılarını da arkası yarına bırakırlardı.
İşte,
bu günkü yazımın konu başlığındaki öyküyü hemen hemen elli yıl önce bir hikâye
anlatıcıdan dinlemiştim.
Öykü
şöyle; ünü çok yayılmış olan şairin birini hükümdarın biri sohbet amaçlı olarak
sarayına davet eder. Sonuçta da şairin bilgisine hayran olur ve ona, “Benden ne
dilersen yerine getireceğim” der.
Şair
de Padişaha sağlıklı bir ömür diler ve herhangi bir isteğinin olmadığını
söyler.
Padişah
ise, isteğinde ısrar edince, Şair, ‘Hünkarım siz benim isteğimi yerine
getiremezsiniz, o nedenle sizden bu talepte bulunmuyorum der.
Bu
sözler üzerine hünkar kızar ve emir ediyorum isteğini söyle der.
Şair
de cebinden yarım el kadar bir kemik parçası çıkarır, hünkara verir. Bu kemik
parçasının ağırlığı kadar bana buğday verirseniz çok memnun olurum ve size
teşekkür ederim” der.
Hünkar
bu duruma çok güler ve Şaire hitaben, ‘Sen ne şakacı adamsın. Ben de zannettim
ki zor bir şey isteyeceksin’ der.
Hemen
kilerci başını çağırır ve kemiği ona teslim eder. “Bu kemiğin ağırlığı kadar
buğday tart ama ayriyeten birkaç çuvaldan fazla tahılı bu şaire var” der
Kilerci
başı kemiği alır gider. Ancak üç gün geçmesine rağmen bir türlü istenilen
buğdayı getirmez.
Bu
duruma sinirlenen hünkar, kilerci başını çağırır, emrinin niye yerine
getirilmediğini sorar.
Kilerci
başı mahcup ve ürkek bir şekilde, ‘Padişahım, ambarımızdaki bütün buğdayları
kantara koyduk fakat bu kemik parçası yerinden kıpırdamadı. Bu sebeple emrinizi
yerine getiremedik” der.
Bu
söz üzerine Padişah ve şair birlikte kilere giderler. Kemik parçasının kantarda
yerinden oynamadığını görürler.
Hünkar
şaire sorar; ‘Bunun sırrı ne?’
Şair,
‘Padişahım dikkat et bu kemik insanoğlunun göz kemiğidir. O hiçbir şeyle
doymaz. O gözü ancak bir avuç toprak doyurur’ der.
Sevgili
okuyucularım, yazdığımız olay bir öykü. Ancak etrafımıza bir bakalım. Bu fani
dünyada gözü hiçbir türlü doymayan sayısız benciller ve cimriler var.
Cenabı
Allah (cc) bizleri bu aç gözlü insanların şerrinden muhafaza etsin.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan engin gönüllü
dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.