Nejat Karagöz
3 Şubat 2014
Yolsuzluk, ilkin “söylenti” olarak çıkar ortaya. Konuya vakıf olanlar bildiklerini kamuoyu ile paylaşmak için “uygun” zamanı kollar…
Sonra küçük çaplı bir-iki yazı-haber çıkar medyada.
Derken koku ortalığı sarar, polis operasyonlara girişir. Müteahhitler, iş adamları, aracılar, bankacılar… Gözaltına alınır. Bir-iki gün, bilemediniz üç-beş gün sonra serbest bırakılırlar. Polis, bunların” bazı bilgilerini” kayda almıştır.
Ardından operasyonlar yukarılara doğru tırmanır ve tam burada dananın kuyruğu kopar¹. Bu defa operasyon yapma sırası karşı cenaha gelmiştir.
Bir iki kurban verilir ama operasyon da anında tırpanlanır, polisler kanun gücüyle hallaç pamuğu gibi darmaduman edilir.
Sonra bir bakarsınız ki bu meselenin aslı başkaymış. Dış, iç, orta, kenar ve her nevi köşe güçler necip hükümetimize darbe yapmak isterlermiş…
Oğlumuz, damadımız, vesairemiz asla hırsızlık etmez, harama el uzatmazlarmış. Hatta vaktiyle “Biz başbakan olduğumuzda şimdikinden daha fakir olacağız!” diyen de biz değilmişiz… Öyle ya, bu söz bizim sözümüz olsa ve bizde de haysiyet olsa, o günkü ve bugünkü servetimizin arasındaki farkı oğlumuzun sünnetinde takılan altınlarla açıklamaya kalkışır mıydık?!
Din- iman ticareti yaparak, derin mahfillerin de tasvip ve teşvikleri ve hatta projeleri ile iktidara yürümüş olmayı içimize sindirebiliriz ama aynı mahfillerin operasyonları karşısında deli danalar gibi böğürürüz de bir takım zavallı ‘kıl’cıklar bizi dünya lideri zanneder! Oysa modern dünyanın şamar oğlanı olduğumuzdan kara Afrika’nın en ilkel kabileleri bile haberdardır…
Sonra bizim alt, daha alt ve hatta en alt kademelerdeki, hırsızlıklarıyla meşhur ve maruf şehreminlerimiz, aday gösterilmeleri tehlikeye girince “Keşke çalsaydım!” deyu,güya temiz,tertemiz bir hırsızcık olduğunu ima ederken, bir yandan da üstlerine parmak sallar ardından hemencecik aday gösterilir.
Daha sonra…
Daha da sonra…
Bu çark, kılların dahi gözü açılana kadar böylece döner, durur.
“Çalışsın da, varsın çalsın” zihniyetinin egemen olduğu, nazırlaşmış vicdanların, körelmiş adaletin ve ayaklar altına düşmüş ahlakın sloganı haline geldiği toplumlar için bundan alası olmaz.
Zira layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz.
Ne ki, eşkıya dünyaya hükümdar olmuştur artık; vah esefa…
(¹) Aslında dananın kuyruğu kopmak deyimi her ne kadar yapay da olsa bir nevi ‘Adaletin tecelli etmesi’ anlamına gelmekte ise de burada, beklenmeyen (aslında beklenen) bir olayın meydana çıkması anlamında kullanılmıştır.