Sabri Dişli
24 Mayıs 2007
“2002 Kasımı’nda Ne Demişlerdi?” başlıklı önceki yazıda; Özel olarak arşivlediğim yazılardan (seçilmiş) vekillerin beyanatlarını yorumladım.
Yazıyla ilgili sayın vekilimiz Faruk Bayrak telefonla aradı… Gayet kibar bir üslupla yazı hakkında konuştu… Seçimden önce vaat ettiği, seçimden sonra açtığı “Halkla ılişkiler Bürosu” meselesini anlattı… Anladığım kadarıyla büroya gelen taleplerin toplumsal değil, ferdi olduğunu, dolayısıyla kapatmak zorunda kaldığını belirtti, yazıda belirtilen beyanatları da açık yüreklilikle sahip çıktı… Hizmet noktasında bugün gelinen yerin küçümsenemeyeceğini bu konuda gece-gündüz çalıştıklarını belirti.
Yatırmalarda varılan yeri yakından takip ettiğimi, yazılı cevap verirse köşemde aynen yayınlayacağımı söyledim.
*
Siyasi startın verildiği bu yarışta; birilerine kafadan handikap puanı yükleyip, rakibinin önünü açma gibi bir niyetimiz yok.
Yani fırsat eşitliğinden yana…
Herkesin kendini ifade etme özgürlüğünden yana…
Tavır koymaya alışkın biri…
Amatörce yaklaşım bizimkisi…
Bu köşe yazma işi benim ekmek kapım veya başka ekmek kapılarını aralayacak bir araç değil. Bu yaştan sonra payeye de ihtiyacım yok.
Biz veya bizler yazı yazarken oraya bir resim, bir isim, bir de adres bırakmışız. Hakkında yazdığımız, eleştirdiğimiz muhataplarla; her gün, her an karşı karşıya gelme ihtimalimiz yüksek…
Yöre insanı olarak eleştiriye iklimimizin tersine pek sıcak bakmayız… Dolayısıyla hassas olmamız gerekiyor.
Bazen, “Sen bunu yazarsın!” dolmuşuna bindirmek isteyenler oluyor. “Yallah şoför türküsünü” dinlemek zorunda kalıyorlar…
Biliyorsunuz, HıZMET Gazetesi dışında bir süredir yazılarımın yayınladığı www.sanlıurfa.com site yönetimi yorum bölümü açtı. Yorumlar; Hakaret, itham içermiyorsa olduğu gibi yayınlanıyor. Ciddi ve samimi bulduğum, isimli isimsiz yorumları dikkate almaya çalışıyorum.
Lâkin bam teline vurduğumuz, ismini cismini yazacak yürekliliği göstermeyen korkakların yazdığı hakarete varan yorumları şunun belirtisi kabul ediyorum: Mesaj hedefe gitmiş,
Her şeyden önce bir vatandaş olarak, yaşadığı memleketin meselelerine kafa patlatan… Ama bunu başarmakta zorlanan… Çözüm mercii olsa gerek, istemeden de olsa, zaman zaman burun ucunu siyasetin içine sokmak zorunda kalan…
Biri işte…
Urfa’yı siyaset üstü bir yerden “Çardak”tan bakarak siyasi ortamı objektif yorumlamaya çalışan…
Biri…
Diğer bir deyişle halı serili bir odaya girerken ayakkabısıyla birlikte siyasi fikirlerini de çıkaran.
Biri…
“Bir tane kalleş dostun olacağına bin tane delikanlı düşmanım olsun” desturunu ilke edinerek; Satanın da alanın da yaftası belirlenmiş mezattın bir tarafında yer almaktansa, delikanlılığına güvendiğim düşmanın köşesinde eleştiril-meyi, hatta yerilmeyi tercih eden…
Biri…