Ömer Elçi
25 Aralık 2006
ınsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor…
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için…
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için…
Duygularını ifade temekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için…
Yaşlanmaktan korkuyor,gençliğin kıymetini bilmediği için…
Unutulmaktan korkuyor,dünyaya hiçbir şey vermediği için…
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için…
1564 ve 1616 yılları arasında yaşamış olan W Shakespeare’ den kesit …
***
Yazar, şair, aydın sürekli okuyup,dağarcığını zenginleştirip; kendini yenilemek zorundadır.
Yazarlarımız, şairlerimiz, aydınlarımız,yöneticilerimiz ve özellikle siyasilerimiz az okuyan(26 saniye), çok televizyon seyreden (günde 5 saat),gününü,midesini ve de en çok cinselliği düşünen yurdum insanlarını çok severler.
Yaşam anlarımızda,yazımda,siyasette konuşmada ve eleştiride hata yapabileceğimizi kabullenemiyoruz.
Konuşmak,yazmak, eleştirmek bir sanattır…
***
Her insan ayrı bir dünyadır.Her insanın yaşam felsefesi ve yaşamdan beklentisi farklıdır.Her insanın zeka kapasitesi, algılaması da mutlaka ki farklı olacaktır.
Farklı yaşam ve siyasi görüşleri olanlar zaman dilimlerinde ister istemez bir birlerini de direk veya dolaylı şekilde eleştirmektedirler.Eleştiri ve öz eleştiri çok sesliliğinin göstergesi ve güzelliğidir.
Peki eleştiri nedir?
Herhangi bir kişiyi, eseri, bir konuyu doğru ve yanlışlarını dile getirerek göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit ;
Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazı türü,
Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama.
Çoğumuz eleştiriyi kötüleme ve yanlış yönleri açığa vurma olarak anlasa da eleştirilerde sadece kötüleme yoktur.
Eleştiridir ki bireyleri, toplumları daha olumlu yaşam normlarına, düşün sistemlerine ilerletir.
Ancak Türkiye’de ve haliyle şanlıurfa’da çoğunluk “kimse beni, bizi eleştiremez” diyor…
Eleştirene hemen “hıııı “çekiyorlar…
“Sen o yandan, ben bu yandan, falanca şu yandan ” sistemiyle bir anda kuşatıveriyorlar.
Eleştiride de nezaketin olması gerektiğini bilmeyen zavallılar her geçen gün çoğalıyorken,şanlıurfa yerel basınını gün be gün kan kaybedecek bir oluşuma ilerliyor.
Bağırıp, çağırmak,ses tonumuzu yükseltmek,beden dilini devreye koymak bilinçsel eğitimsizliğimizin, kendimizden korkumuzun ve sözün özü adamsızlığımızın göstergesidir…
Yazımsal eleştiriler de konuyla bağlantısız, yakıştırmalar, argo veya argoya yakın kelimeler, cümleler kişinin basitliğini, zavallılığını bir başka şekilde gözler önüne serer…
şanlıurfa yerel basınında son aylarda “eleştiremezsin” alışkanlığı almış başını gidiyor.
şanlıurfa’yı, şanlıurfalıyı, yapıtımı, yazıtımı eleştiremezsin diyenler grup oluşturup namertliklerini yazılarında gösteriyorlar.
Eleştirirsen, akla hayale gelmedik kelimeleri, cümleleri kullanıp, çevreme “bak nasıl susturdum” derim
diyen bazıları kişiliksizliklerini köşelerinde göstermektedirler.
”Aynaya bakıp yazıyorlar” Aynaya bakarken de kendilerini anlatan kelimeleri cümleleri kullanmaları gayet normal.Sahiplerini bağlayan sözler, acizliği, zavallılığı , aydınlıktan uzaklılığı gösteriyor…
Konuşma, yazma, eleştiri yoksunları hasat sonrası ekin tarlalarına girdiklerinin farkında olmadan sapla, samanla akşamı ederken, arkalarında malum üretimleri bırakmaktalar. şanlıurfa kamuoyu kimim ne olduğunu çok ama çok iyi bilmektedir.
***
W.Shakespeare ”sevmekten, düşünmekten, konuşmaktan, eleştirmekten,reddedilmekten, yaşlanmaktan,unutulmaktan, ölmekten korkan” insanoğluna bir çok yapıtıyla mesajlar iletmek istemiş.
Bazılarının köşe yazılarının okuma sayısını yükseltme alicengizliklerini görmüş olsaydı belki bir eser daha yazardı…
Eleştirmek medeniliktir.Eleştiriye nezaket kurallarına uyarak, geleceğe saygı duyarak yanıt vermek ise daha ileri medenililiktir ve erdemliliktir…
Eleştirmek, eleştiriye karşı eleştiride bulunabilmek (öz eleştiride bulunabilmek)cesarettir ve sanattır…
Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçarlar…