Ali H. Demir
29 Ağustos 2006
Okulların açılmasına yaklaştığımız şu günlerde ailelerde, çocuklarda ve eğitim camiasında tatlı bir telaş başladı. Aileler okulların açılmasıyla birlikte çocuklarını okula gönderecekler. Çocuklar da yaşamları boyunca unutamayacakları, aile dışında yepyeni ve büyük bir çevreyle karşı karşıya kalmak üzereler. Eğitim camiası eski ve yeni üyeleriyle bir yıl daha yoğun bir çalışma temposuna hazırlanmaktadır. Eğitim öğretim konusunda çevremizde çok değişik türde ailelerle karşılaşabiliriz. Gönül ister ki her aile eğitim öğretime karşı çok duyarlı olsun. Ancak içinde yaşadığımız toplumda eğitim öğretime duyarlı olanlar olduğu kadar duyarsız olanların sayısı da oldukça fazla. Ailelerdeki duyarlılık çocuğunun iyi bir eğitim almasında oldukça önemli bir faktör. Duyarlı bir aile çocuğunun eğitim öğretime dair ihtiyaçlarını karşılama, okul yaşamıyla sürekli ilgilenme, çocuğun karşılaştığı sorunlarla baş etmesi için ona destek olma gibi aile üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeye çalışmaktadır. Böylesi bir aileden gelen çocukların eğitiminde öğretmenin de üzerine düşen görevleri yapması halinde ortaya mükemmel bir öğrenci çıkabilir. Eğitim sistemimizin ürünü olan öğrencilerin durumlarına baktığımızda mükemmel öğrencilerin sayısının oldukça az olduğunu görmekteyiz. Bunun sebebi eğitim sistemi olduğu kadar sistemin içinde görev ve sorumluluğunu yeterince yerine getirmeyen öğretici personel ve ailelerdir. Eğitim öğretime karşı duyarlı olmayan aileler çocuklarının eğitimlerine dair üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları sınırlı bir şekilde yerine getirmektedir. Görev ve sorumlulukları yeterince yerine getirmeme nedeni olarak bir kasıt olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta her aile dünyaya getirdiği çocuklarını en üst niteliklere sahip olmasını ister. Burada üzerine düşen görev ve sorumlulukları bilmeme, bu görev ve sorumlulukları yeterince önemsememe, görev ve sorumluluklarını yerine getirdiğini düşünme gibi çeşitli nedenler sıralanabilir. Gerçekten de aile velileriyle yapılan görüşmelerde öğrencilerini okula yazdırdıklarını, defter, kitap, kalem gibi her tür ihtiyaçlarını karşıladıklarını, günlük harçlıklarını verdiklerini söyleyerek daha ne yapacaklarını, kendilerinin zamanında bu imkanların bulunmadığını, şimdiki çocukların bu yönden çok şanslı olduklarını, zamane çocuklarının yeterince çalışmadıklarını dile getirdiklerini görürsünüz. Elbette bu kadarını bile yapmayan aileler de yok değil. Ben burada eğitim öğretimin önemine inanan, çocukları için bir şeyler yapmayı düşünen kişilere karınca kararınca bir takım önerilerde bulanmak istiyorum. Öncelikle aileler çocuklarını gönderecekleri okulları belirlerken neye dikkat etmeleri gerekecek sorusu oldukça önemli. Özellikle ilköğretimin ilk beş sınıfı için bu önem daha da fazla. Sınıf öğretmenliği uygulaması yapılan ilk beş sınıfta tüm derslere bir tek öğretmen girmekte ve öğrencinin her yönüyle bu öğretmen ilgilenme durumunda kalmaktadır. Bu nedenle özellikle ilk beş sınıfta öğrencisi olan aileler için okuldan çok öğretmenin seçimi üzerinde durulması gerekiyor. Birinci sınıftan itibaren öğretmen öğrenciye okuma, yazma, anlama, anlatım, kendini ifade etme gibi en temel akademik becerileri kazandırırken disiplinli olma, sorumluluk sahibi olma, görevlerini yerine getirirken en iyi şekliyle çalışma gibi sosyal ve kişisel becerileri ve daha diğer pek çok alana yönelik bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazandırmaktadır. Bu nedenle aileler öğrencilerini hangi okula göndereyim sorusunu sormak yerine çocuğumu hangi öğretmene emanet edeyim sorusunu sormaları gerekir. Elbette okulun içinde bulunduğu çevre, ulaşım imkanları, okulun eğitim öğretime yönelik köklü bir geçmişe sahip olması gibi kurumsal niteliklere de dikkat edilmelidir. Ancak ilk beş sınıfta özellikle sınıf öğretmeninin seçimi üzerinde aileler önemle durmalıdır. ımkanlar ölçüsünde diğer ailelerden, okul yönetiminden, diğer öğretmenlerden, öğrencilerden, milli eğitimden ulaşabildikleri kişilere nitelikli, çalışkan, verimli, işini iyi yapma gayreti olan, iyi alışkanlıklara sahip öğretmenlerin kimler olduğuna dair bir araştırma yapmaları gerekir. Çünkü binleri aşan öğretmen camiası içinde gerçekten çok fedakar, çalışkan, mesleğini seven kişiler olduğu gibi boş vermiş, vurdum duymaz, niteliksiz, vakit geçirmekten başka bir şey yapmayan kişiler de bulunmakta. Eğitim sistemimizde personel değerlendirme sisteminin eksiklerinden kaynaklanan bir takım sıkıntılar nedeniyle ne yazık ki ikinci gruba giren personel tipine de okullarımızda rastlamak mümkün. Bu nedenle ailelerin duyarlılığı çok önemli olmaktadır. ıyi bir öğretmen bulmak için bir takım araştırmalar yapılması gerektiğini söyledik. Elbette buna her zaman fırsat bulamayabilir ve çocuğunuzu hasbelkader bir öğretmene teslim edebilirsiniz. Ancak bu durumda da yine her şey bitmiş sayılmaz. Aileler çocuklarını her gün okula gönderirken, okuldan dönüşte onlarla mutlak surette okuldaki çalışmalar konusunda konuşmalı, sohbet etmeli, sınıf içindeki faaliyetler hakkında fikir sahibi olmaya çalışmalıdırlar. Böylece hem çocuğunuzun okul durumuyla ilgilenmiş olursunuz ki böyle bir durumda çocukla aile bireyleri arasında samimiyet de gelişir, artar hem de çocuğun okul başarısı hakkında fikir edinmiş, öğretmenin sınıf içindeki çalışmalarını da takip etme fırsatı bulmuş olursunuz. Aileler mutlaka çocuklarının okuluna gidip öğretmeniyle tanışmalı, telefonunu vermeli, öğretmenin telefonunu almalı, çocuğun eğitimi konusunda sürekli haberleşme isteğini öğretmene bildirmeli ve bu tür ziyaretleri fırsat buldukça yapmalıdır. Öğretmenin göreviyle ilgili yeterli gayreti göstermediği düşüncesine kapılan bir aile zaman geçirmeden öncelikle yapıcı bir şekilde öğretmenle konuşmalı, ona çocuğunun durumunu sürekli takip ettiğini hissettirmelidir. Öğretmenle yapılan görüşmede evde görülen olumsuzluklar üzerinde, öğrencinin eğitim öğretiminde gözlenen hususlar açık yüreklilikle konuşulmalıdır. Bunun ardında sorunlar görülmeye devam ediliyorsa okul idaresiyle, milli eğitim müdürlüğüyle de görüşmeler sürdürülmeli, aksaklıklar yine devam ediyorsa neler yapılması gerektiği üzerinde ilgililerle sürekli iletişim devam ettirilmelidir. Aileler çocuklarının eğitimleri konusunda ısrarla takipçi olurlarsa yaşanan pek çok sorun azalacaktır. Sınıf öğretmenliği için söylediğimiz hususların benzeri ilköğretimin ikinci kademesi için de geçerlidir. Ancak bu aşamada çocuğu olan ailelerin dikkat etmeleri gereken husus artık küçük bir çocukla değil yavaş yavaş yetişkinliğe adım atmakta olan gelişme çağındaki bireylerle karşı karşıya olduklarıdır. Öğrenci ilköğretim ikinci kademe yani 6. sınıftan itibaren yeni bir döneme girmektedir. Bu hem birey açısından, hem eğitim ortamı açısından oldukça farklıdır. Artık öğrenciler bir öğretmenle muhatap olma yerine hemen her derste değişik bir öğretmenle karşılaşmaktadırlar. Her derse giren değişik öğretmenin öğrenciyle iletişimi farklı farklı olduğu için aileler bu dönemdeki çocuklarının eğitimlerine daha fazla özen göstermek zorundadır. Öğrencinin öğretmenleriyle iletişimi, öğretmenlerin öğrenciyi yetiştirme durumları, öğretmenlerin öğreticilik görevini yerine getirme düzeyleri yine aileler tarafından sürekli takip edilmelidir. Bu takibat öğretmenlerin sınıflarda daha dikkatli, özenli, hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır. Özellikle ilköğretim ikinci kademede öğretmenlerin öğreticilik durumları öğrenciler tarafından rahatlıkla değerlendirilebilir. Öğrenci ve ailenin etkin kontrolü sayesinde eğitim sistemi yetersiz personel konusunda daha hassas olacaktır. Eğitim sisteminin gelişmesi sistemi işletenler kadar sistemden yararlananlarca da sağlanabilir. Eğitim sadece öğrenciyi okula göndermekle, ona harçlığını, defterini, kitabını ve diğer araç gereçlerini almakla ve her tür ihtiyacını maddi anlamda karşılamakla bitmemektedir. Tersine bunlar eğitim öğretimin başlangıcı için gereken en temel fiziksel araçlardır. Asıl eğitim okula başladıktan sonra okulda kazandırılan bilgi, beceri, alışkanlık, tutum ve değerlerin benimsenmesi, personelin örnek olma düzeylerinin takip edilmesi, sistemin etkili işletilmesi sonucunda istenen kişilik özelliklerine sahip bireylerin ortaya çıkması ile olacaktır. Bunun olabilmesi ise okulun yanında ailelerin, çevrenin, eğitim sistemini elden geçirme güç ve yetkisine sahip olan kişilerin koordinasyonu ile mümkündür ki işin zor kısmı da buradadır. Unutulmamalıdır ki eğitimin daha iyiye gitmesi için herkesin taşın altına elini koyması gerekir. Selam ve saygılar.