Ali H. Demir
28 Kasım 2006
17. Milli Eğitim şûrası tamamlandı. Ardından çeşitli tartışmalar da yaşanmaya başladı. Eğitim şûraları içinde şimdiye kadar yapılmış on altı şûranın bu kadar tartışmaya konu olup olmadığını bilemiyorum. Ancak bu şûra yapıldığı dönem itibariyle, şûrada tartışılan çeşitli konularla ülkemiz gündeminde tartışılan bir takım sıcak konuların örtüşmesi nedeniyle daha bir miktar tartışmalara konu olacak gibi.
Bu şûrada iki ana konu başlığı belirlenmiş ve bu konu başlıkları üzerinde komisyon tartışmaları, görüşmeleri yapılmıştı. Bu başlıklardan birincisi Kademeler Arası Geçiş, Yönlendirme, Sınav Sistemi ikincisi ise Küreselleşme, Avrupa Birliğine Giriş Sürecinde Türk Eğitim Sistemi idi. Bu iki konu başlığı etrafında oluşturulan komisyonlar, gruplar öğretmen, idareci, denetici, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, medya temsilcileri, sendika temsilcileri, veliler, öğrenciler, üniversite hocaları, merkezi ve yerel yönetim temsilcileri gibi çok çeşitli alanlardan gelmiş kişilerin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştu. Oluşturulan komisyonlar ve gruplar iki, üç gün boyunca bir araya gelerek belirlenen konu başlıklarında fikir üretmiş, raporlar hazırlamışlar, ardından bölgede yapılan toplantılara da yine değişik illerden gelen temsilcilerin katılımıyla oluşturulan komisyonlar ve gruplar çalışmalara devam etmiş, illerden gelen görüşler bir bakıma birleştirilmişti. Bölgelerde oluşturulan görüş ve raporlar bu kez başkentte bir araya gelen kişiler arasından seçilenlerle oluşturulan komisyonlar tarafından ele alınmış ve sonuç raporu haline getirilerek 17. Milli Eğitim şûrası kararları şeklinde topluma sunulmuştur.
şûrada çalışma konusu olarak belirlenen başlıklar kendiliğinden ortaya çıkan konular olmayıp milli eğitim bakanlığının Talim ve Terbiye Kurulunca belirlenen konulardır. Bu konuların belirlenmesinde Milli Eğitim Bakanının hiçbir etkisinin olmadığını söylemek elbette mümkün olmaz. Sonuçta milli eğitim bakanı başında bulunduğu bakanlığın her türlü işinden sorumlu olan yegane kişidir. Milli eğitim bakanına dolayısıyla milli eğitim bakanının üyesi olduğu siyasi partinin eğitimle ilgili görüşlerine rağmen bir konunun şûrada belirlenmesini beklemek genel anlamda yönetim sistemimizi tanımamak anlamına gelir. Bu nedenle belirlenen konularda milli eğitim bakanının, bakanın bağlı olduğu siyasi partinin vizyonunun hiç etkisinin olmadığını söyleyemeyiz. Zaten eğitimle ilgili konularda siyasi iradenin hiçbir etkisinin olmadığını kabul edebilmek de mümkün değildir. Sonuçta siyasi irade toplumda her türlü eylem ve işlemde hem sorumluluk sahibi, hem de yetki sahibidir. Bu nedenle sadece eğitim konusunda değil her türlü toplumsal faaliyette siyasi iradenin söz hakkına sahip olması gayet doğal karşılanmalıdır. Demokratik kuralların hakim olduğu toplumlarda farklı bakış açıları bir bölünme aracı değil tam tersine bir zenginlik olarak görülmektedir ki sağlıklı olan durumda budur.
şûrayla ilgili konulara ilişkin çalışmalar Talim ve Terbiye Kurulunun yönlendirmesine göre yürütülmektedir. şûranın sekreterya işleri bu kurul tarafından yerine getiriliyor öyleyse bu kurul ne diyorsa onlar şûrada görüşülüp dile getiriliyor diyemeyiz. Talim ve Terbiye Kurulu görüşülecek, tartışılacak ana konu başlıklarını belirliyor. Ancak çerçevenin içi komisyonlara ve gruplara katılanlarca dolduruluyor. Bu anlamda çerçeve belirlendiğine göre içerik de yine bu kurul tarafından yönlendiriliyor diye düşünmek şûra çalışmalarına katılanlara, dile getirilen görüşlere ve hazırlanan raporlara haksızlık olur diye düşünüyorum. Zira şûraya hazırlık anlamında yapılan komisyon çalışmalarında gerçekten herkes düşüncelerini açık yüreklilikle dile getirme fırsatının herkese verildiğine bir çok katılımcı şahit olmuştur.
Milli Eğitim şûraları eğitim tarihimizde ilk olarak 1939 yılında yapılmaya başlanmış ve eğitime dair pek çok konuyu gündemine alarak gerçekten verimli, yararlı tartışmalar sonucu sorunlara çözüm olabilecek önerileri karar şeklinde de yayınlamıştır. Öğretmenlik mesleği, okul sistemi, mesleki eğitim, okul öncesi eğitim, eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde ihtiyaç duyulan personele ilişkin konular, eğitimin yönetimi ve denetimine dair konular şûralarda ele alınmış başlıklardan bazıları. Eğitimle ilgili çalışmalar yapacak, eğitimle ilgili fikir üretmeyi kendine görev edinmiş herkesin mutlaka şûraları görmesi, incelemesi gerekir. Zira şûralar eğitimle doğrudan veya dolaylı ilgili olan herkesin görüşünü dile getirebildiği, öneriler sunabildiği ortamlardır. Bu yönüyle şûralar eğitim sistemimiz için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.
şûraların bu önemine karşın eğitim sisteminde etkisini yeterince hissettirebildiğini söylemek oldukça zor. şûraların merkeze aldığı konular etraflı bir şekilde tartışıldığı, görüşler ileri sürüldüğü doğrudur. Ancak tartışmalar, ileri sürülen görüşler ne yazık ki büyük oranda basılmış kitapların sayfaları arasında kalmaktadır. Bir bakıma kağıt üzerinde kalan görüşler çoğu zaman uygulanma şansı bulamamaktadır. Milli eğitim şûralarında alınan kararlar bakanlığa tavsiye niteliği taşımaktadır. şûralarda alınan kararların uygulanması gibi bir zorunluluk yoktur. Bir bakıma yönetimi elinde bulunduranlar isterlerse bu şûralardan yararlanmakta, istemezlerse yararlanmamaktadır. Bu durum şûraların sahip olduğu önemi düşürmemekle birlikte etkisini azaltmaktadır. Aslında şûralarda büyük çoğunlukla kabul edilmiş hususların genel bir sistem bütünlüğü içinde ele alınarak uygulamaya geçirilmesi konusunda yasal zorunluluklar getirilebilir. Böylece alınan kararlar, özellikle üzerinde toplumun büyük çoğunluğunun fikir birliği sağladığı konulara ilişkin kararlar havada kalmamış olur. Ancak böylesi bir yapıya kavuşturulacak şûra çalışmalarının çok daha ciddi ele alınması, ön çalışmaların çok daha ciddi yapılması, alt yapı çalışmalarının, hazırlıklarının çok daha ciddi, kapsamlı, hazırlıklı yapılması gerekir.