Ömer Elçi
5 Mart 2007
Bir toplumun uygarlaşma düzeyi o toplumda kadına somut olarak gösterilen değerle, yerle, saygıyla, sevgiyle,fırsat eşitliği ile ölçülür. Bu hedefe yarı aç,yarı cahil bırakılan insanları, özellikle de kadınları, sömürerek varmak mümkün değildir. Onun içindir ki; uygarlaşma karşıtı totaliterler ideolojiler,her yerde ve her daim,kadını erkeğin emrine amade dört duvar arasına kapatma yoluna gitmişlerdir. Tüm canlılara benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunduğunun farkındalığında olamamak. Kendine dönük gözlem ve eleştiri yapmama yanı sıra yapılmasından kaçınmak. Kadınları, dünyanın her yerinde,iki lokma ekmek getireceği sanılarak beklenen ve kutsallaştırılan, kocaya-babaya-erkeğe bağımlı kılmıştır. Suç ne kadında ne de erkekte. Bunlara tapu olarak kabul ettirilen ikamet, yürütülen yol yanlış olunca, varılacak sonuç zaten daha farklı olamazdı. Halbuki, kadın veya erkek hedef insanlık olmalıydı. Kadınlar kadın gibi kadın,erkekler de erkek gibi erkek ama sonuçta herkes insan olmalıydı. Olamadı. Zira olması belli ideolojilerin işine gelmiyor. Bir toplumu bozmak istiyorsan, kişisel gelişimini, aile yapısını ve dini duygularını istismar etme yeterlidir. O toplumun kadınını engelleyeceksin. şair Nazım Hikmet dizelerindeki gibi: “Ve kadınlar bizim kadınlarımız Korkunç ve mübarek elleri, ince küçük çeneleri, kocaman gözleriyle, Anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen Sofradaki yeri,öküzümüzden sonra gelen Dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız, Ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki, Karabasana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların Oynak ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan, Kadınlar, bizim kadınlarımız” Hem de riyakarca övgüler düzerek. Fiiliyatta tam tersini yaparken… Kadınlarımızı-bacılarımızı-kızlarımızı atımız ve silahımızla aynı kategoriye sokmadan insan olarak görebilmek. Beygir nazarıyla bakmadan yoldaş olarak görebilmek. Günümüz uygarlık beşiği olarak görülen büyük kentlerin kadına biçtiği kaftansa içler açısıdır. Erkek gibi kadın motifleri her yerde,kadına has küçümsenen özellikler bertaraf edilmiş farklı kimliklere bürünülmüştür. Duygusallığı, paylaşımcılığı ve özverisiyle var olan kadın yapısı yontarak este-tik güzelliğini silah olarak kullanan ve kurtlar sofrasında yer arar duruma gelmiştir. Güvensizliğin hat safhada olduğu, kimin eli kimin cebinde belli olmadığı, ahlak değerlerinin göz ardı edildiği, para denen illetin hüküm sürdüğü, kişiliksizliğin kol gezdiği bir zamanda kurda yem olma yada kurt olup sofradan hisse alabilme…. *** 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken saygıdeğer bir paylaşımcının kendi penceresinden kendilerine bakışını paylaşmak istedim… Hep bizler yazacak değiliz…