Sabri Dişli
17 Ekim 2006
Dünyanın en büyük tarım sulama projesinin gerçekleştiği bu platodaki Paşabağı’nda yetişen ağır metal, kanserojen madde içeren, b…klu sebzeleri tüketmek zorunda kalıyorduk. DSı’nin Paşabağı sulama projesinin bitmesi gerektiğini, zamanın dolup dolmadığını aklımdan geçiyordum ki; DSı Bölge. Müdürü Altundal’dan; “Paşabağı’na temiz su verilmeye başlandı” müjdesini aldık. Artık, “Eve aldım bir kucak, içinden çıktı bin uçacak” bulmacasını sormayacağız. Cevap: sinekli marul (bu arada, bulmacayı iyi uydurdum. Milli Eğitimin tavsiye kitaplarında bile bu kadar güzel bulmaca bulamazsınız.) Neyse konuyu dağıtmayalım. Paşabağı Sulama Projesi sayesinde şanlıurfa’da görülen bazı hastalıklar ve sağlık giderleri asgari seviyeye düşecek… Sayın Altundal’ın soyadı aslında altın olsa gerek. Altın dallarını sere serpe her yere uzatıyor, Meselâ Lekler caddesinde yeni yapılan adı konulmamış köprü… Köprü yeni bittiğinde henüz betonken: “şu köprü tarihi dokuya uygun kesme taşla kaplansa ne güzel olur, Bosna’daki Osmanlı eseri olan Mostar köprüsüne benzer” diye hayal ederdim. Bir de baktım ki, köprü taşla kaplanıyor… Altındal’larından birini de Belediye’ye uzattı… DSı’ye ait atıl binaları kiraya vererek Müdür beyle tanışmışlığım Paşabağı ile ilgili yazımdan dolayı bir telefon görüşmesinden ibaret. Anlayacağınız durduk yere, mesnetsiz ve de densiz vıcık vıcık yağ seslerinin geldiği methiye dizmiyoruz. Vatandaşın hayalini gerçekleştirmek, onların methiyesine mazhar olmak öyle kolay değil… Dedik ya, Hayal işte; arada gelip geçiyor, meselâ Bahçelievler 4. sokaktaki Köye Destek Müdürlüğü yerinin okul veya yeşil alan olmasını hayal ederiz. Keşke o alan ve içindeki binalar da DSı’ye ait olsaydı… Belki şimdi yeşil alan veya okul olmuştu. Neyse Paşabağı bahçelerindeki, deyim yerindeyse sinek, mikrop ve her türlü müzmin hastalık üreten bataklıktan kurutulduk ya! Herkes her şey hayal edebilir… Önemli olan, o hayali gerçekleştirecek beyaz atlı siyasi prensi veya Bürokratı bulabilmek. ******** ıhsan Barlas’ın evi yıkılıyor Bir kentin hafızasını canlı tutacak veriler nelerdir? Tarihi yapılar… Mahalle ve sokak isimleri… Öyküler… Efsaneler… ılkler, sonlar… Anıtlar… Bu hafızalarından bir parça olan, T.C’nin ılk Toplu konutlarından, Yenişehir’deki kesme taş evlerinden iki tane kalmıştı… Biri gayet bakımlı olan muhteşem bahçe ortasındaki Dr. ıhsan Barlas’ın eviydi… Daha doğrusu villâsı Bu binayı alıp beş kuruş harcamadan bir konuk evi yapabilirdik. Olmadı!!! Villa, Yenişehir’in çarpık kentleşmesinden doğan o olağan üstü ranta daha fazla direnemedi… Sayın Barlas evi müteahhide satmış… “Maraş’tan gelen merik haberi” gibi bir haber geldi… “Ağaçları kesiyorlar!” Ben ne yapabilirim ki; müteahhit kucak dolusu para verip satın aldığı yeri konuk evi, veya çay bahçesi yapacak değil ya! Yıkıp yerine bina dikecek. Müteahhit çok sıcak ve samimi genç bir arkadaş… Bahçenin kenarındaki ağaçları sökmemek için itinalı davranıyor… Dr.ıhsan Barlas çocuğu gibi yetiştirdi, o ağaçların bir dalı veya meyvesi için kim bilir kaç çocuk kovalamıştır. O çocuklar ki; şimdi koca adam olmuş, kente, hatta ülkede hatırı sayılır söz sahibi… Barlas’ın Urfa ile ilgili hamaset dolu şiir kitabı ve makaleleri geldi aklıma… Koca adam olmuşluklar ile hamaset söylemler bir anıyı anıt gibi ayakta tutmaya yetmiyordu…. Orada yerde yatan meyve ağaçları kutsal zeytin ve incir ağacının kalın gövdeleri oduna dönüşmüştü… Yerde belli bir düzen içinde yatıyorlardı… Artık toprağa saldıkları köklerin yerini demir ve beton kolanlar alacaktı… Ekmek fırınında veya bir sobada alevler kefenleri olacak, kül olup havaya savrulacaklardı… Tıpkı; uygarlığın yeşerdiği kentimin yakın zamandaki hafı-zası gibi yok olup gideceklerdi…