Cihat Kürkçüoğlu
3 Mayıs 2011
Urfa, yetiştirdiği sanatçı değerleriyle hep adı anılmış ve günümüzde de anılmakta olan bir şehirdir.
Halk Müziği ya da türkü denilince Anadolu’da ilk akla gelen şehir Urfa’dır. TRT repertuarının önemli bir kısmını Urfa türkülerinin oluşturduğu bir gerçek. Ya da başka bir deyişle, Anadolu’nun en yanık türküleri, en dertli türküleri, en sevilen türküleri Urfa türküleridir. Bunun için değil midir Urfa’ya Türkü Şehri denildiği.
Şanlıurfa’nın bilinen en eski müzisyeni M.S. 154-222 tarihleri arasında yaşamış olan şair Bardaysan’dır. Bardaysan müziğe o kadar düşkün idi ki, oğlunun adını “Ahenk” manasına gelen “Harmonius” koymuştur. Onun şarkıları Urfa’da uzun yıllar popülerliklerinden hiçbir şey kaybetmemiştir.
Grek mitolojisinin şarkılarıyla vahşi doğayı ve hayvanları huzura kavuşturan ozanı ve müzisyeni Orpheus, müziğe düşkün olan Edessa’da (Urfa) M.S.II. ve III. Yüzyıllarda büyük saygınlık görmüş, bu ozanı tasvir eden mozaikler kaya mezarlarına işlenmiştir.
İşte, 2000 yıldan beri zengin kültürlerden beslenen Urfa müziği; Bardaysan’dan Efraim’e, Kuloğlu Mustafa’dan Kirişçizade Halil Baba’ya, Mukim Tahir’den Hamza Şenşes’e, Halil Hafız Uzungöl’den Tenekeci Mahmut Güzelgöz’e, Kazancı Bedih’ten İbrahim Tatlıses’e ve Mehmet Özbek’e kadar yüzlerce sanatçı yetiştirmiştir.
Mehmet Özbek’in tüm bu sanatçılar arasında çok ayrı bir yeri vardır. O, Usta çırak geleneği çerçevesinde nesilden nesile aktarılan Urfa müziğini ustalarından öğrendiği şekliyle aslına uygun icra etmekle kalmamış, Urfa türkülerini sözleriyle, melodik yapısıyla doktora düzeyinde ilk defa bilimsel bir biçimde incelemiştir.
Mehmet Özbek; “Türküleri sevmek kolaydır, ama gerekli kültür birikimine sahip olmadan anlamak asla” inancını taşır. Bu inanç, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yapmasına neden olmuştur. O’nun bu bilinçli tercihi, aruz ya da hece veznindeki gazel ve türküleri okurken kelimeleri şiirin kalıbına dikkat ederek vurgulamasını ve bölünmeleri bu kalıba göre oluşturmasını sağlamıştır. Birçok sanatçı, edebiyat bilgisine sahip olmadığından bilhassa gazel sözlerini affedilmez hatalarla telaffuz ederken, Mehmet Özbek engin edebiyat bilgisi ile türkülerin dil ve ağız özelliklerini bozmamaya gayret göstermiştir. Türkülerimizi; “Milletimizin geçmişinden gelen ve zaman içinde biçimlenerek kurallara bağlanan, halkımızın benimsediği, sevdiği, çalıp söylediği, zevkle dinlediği ve içinde kendini bulduğu ilahi bir varlık” olarak gördüğünden türkü sözleri üzerinde hassasiyetle durmayı bir vicdan borcu olarak görmüştür. Bu borcun gereği olarak, TRT repertuarındaki 5773 türküyü tek tek incelemiş, yanlış kullanılagelen kelimeleri tespit etmiş, bunların doğru şekillerini ve ayrıca türkülerdeki binlerce kelimenin sözlük anlamlarını “Türkülerin Dili” (2009) adlı kitabında yayınlamıştır.
Ayrıca, “Folklor ve Türkülerimiz” (1976), “Müzik Eğitimi” (1987), “Türk Halk Ezgileri” (1988), “Türk Halk Çalgı Bilgisi” (1992), “Türk Halk Müziği Terimleri Sözlüğü” (1998), “Türk Halk Müziği El Kitabı” (1998) adlı kitaplarını müzik dünyasına kazandırmıştır.
Sadece Urfa halk müziği ile değil, Balkanlar’dan Azerbaycan’a, Orta Asya’ya ve oradan Irak’a, Kerkük’e kadar tüm Türk dünyasının halk müziği ile bilimsel biçimde ilgilenmekle kalmamış, tüm bu coğrafyayı araştırarak, yaşayarak içine sindirmiştir. Bu coğrafyalardaki insanlarla kültür birliğimiz olduğunu adeta bir misyoner gibi anlatmaya çalışmıştır. Bunun içindir ki, bu yörelere ait türküleri eğitimli sesi, temiz dili ve her türlü taklitten arınmış otantik yorumuyla icra edebilmiştir.
Irak Türkmenlerinin çektiği zulmün o denli etkisinde kalmıştır ki, bu zulmü bir de kendi yazdığı sözlerle ve yaptığı besteyle “Mum Kimin Yanan Kerkük” ağıtında haykırmıştır. Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” şiirine yaptığı beste, dinleyenlerin yüreğine Köroğlu’nun kahramanlık türkülerinden, Anadolu’dan, Urfa’dan esintiler getirmiştir.
Mehmet Özbek sanat yaşamı boyunca çok sayıda ödüle ve onuruna düzenlenen geceye layık görülmüştür. Ancak Harran Üniversitesi Senatosu kararıyla 12 Mayıs 2003 tarihinde kendisine takdim edilen “Fahri Doktora Payesi”, 50.Sanat Yılında Urfa’da 8 Nisan 2011 tarihinde onuruna düzenlenen gece ve bu gecede Şanlıurfa Belediye Meclisi kararıyla Başkan Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba tarafından kendisine takdim edilen “Üstün Hizmet payesi” bu ödüllerin en anlamlısıdır.
Harran Üniversitesi’nin kendisine layık gördüğü Doktora Payesi’ni İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yaptığı doktora çalışmasıyla ayrıca taçlandırmıştır.
Sanat çevrelerince; “Türkülerin Efendisi”, “Güneşin, Toprağın, Suyun Sesi”, “Türkü Bilgesi” tanımlamalarıyla tarif edilmeye çalışılan Mehmet Özbek, yaşamı boyunca efendiliği, büyüklerine saygı, küçüklerine sevgi dolu yaklaşımıyla gönüllerde yer bulmuştur. Bunun içindir ki 8 Nisan 2011 günü Şanlıurfa Belediyesi tarafından Urfa’da onuruna düzenlenen “50.Sanat Yılı” gecesinde hemşerileri, aile dostları, sanatçı dostları, öğrencileri, hocaları, arkadaşları, Şanlıurfa Belediye Başkanı Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan kendisini yalnız bırakmamışlar, yaptıkları konuşmalarda Sayın Özbek ile ilgili duygu ve düşüncelerini ağız birliği etmişçesine övgü dolu sözlerle dile getirmişlerdir. Yücel Paşmakçı, Zafer Gündoğdu, Ali Gürlü, Hüsamettin Subaşı, Muzaffer Ertürk, Gülşen Kutlu, Neşe Dilekçioğlu, Kubilay Dökmetaş, Aysun Gültekin, İrfan Gürdal, Cem Gürdal, Çiğdem Gürdal, Dündar Yıldız birer yıldız misali geceyi aydınlatmışlardır.
Mehmet Özbek bu mutlu gecede hemşerileri arasında olmayı tercih etmiş, kendisine; “Bu geceyi İstanbul’da veya Ankara’da yapalım” tekliflerini, “Ben bu mutlu gecede kültürüyle beslendiğim Urfa’da, hemşerilerimin arasında olmalıyım” diyerek kabul etmemiştir.
Başkan Fakıbaba’nın “Üstün Hizmet Payesi”ni takdim ederken söylediği “Şanlıurfa’nın yetiştirdiği nadide sanatçıların başında gelen; sesi ve yorumu yanında engin edebiyat ve müzik bilgisi ile Türk dünyasında “Hoca” olarak anılan Sayın Mehmet Özbek, 50 yıllık sanat yaşamında saygın kişiliği ve asil duruşu ile her zaman örnek bir sanatçı olmuştur. Türk kültürüne ve Urfa kültürüne hizmetle geçen bir ömürde Sayın Mehmet Özbek’in seslendirdiği ve bestelediği türküler dünya durdukça bu kubbede hoş bir seda bırakacaktır” sözleri Sayın Özbek’i çok güzel anlatıyor.
Gazeteci yazar Erol Aktı gecede yaptığı konuşmada, “Türkülerin Misyoneri” olarak tanımladığı Mehmet Özbek için bir de, “Adam Gibi Adam” tanımlamasına yapınca salonda kopan alkış tufanı Sayın Aktı’nın ne kadar doğru düşündüğünü tasdik etmiş oldu.
Burada yeri gelmişken Şanlıurfa Belediye Meclisini ve saygıdeğer Başkanı Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba’yı bu vefalı davranışlarından dolayı kutlamak isterim.
Belediyemiz Sayın Özbek’in 50.Sanat Yılı Anısına bu geceyi düzenlemekle ve “Üstün Hizmet Payesi” vermekle kalmamış, ayrıca“Mehmet Özbek’le Urfa Türküleri – Mehmet Özbek Besteleri” adında muhteşem iki CD’yi sanat dünyasına armağan etmiştir. Başta Sayın Mehmet Özbek, Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba ve Yardımcısı Fevzi Yücetepe olmak üzere, her iki CD’nin Genel Koordinatörü Belediye Sosyal İşler Müdürü Necmi Karadağ’a, Müzik Yönetmeni Feridun Yüzgen’e, orkestra sanatçıları Bakır Karadağlı, Cihan Uluğ, Nedim Karadağlı, Osman Devecioğlu, Deniz Yıldız, Ahmet Yelden, Ali Eroğlu ve Ahmet Demirel’i bu muhteşem eseri bizlere kazandırmalarından dolayı dolayı kutluyorum.
Ben bu yazımda, Sayın Özbek’in 50 yıllık sanat yaşamında Türk Halk Müziğine yaptığı sayısız hizmetlerini, bilimsel çalışmalarını, başarılarını anlatmayacağım. Bunları zaten herkes biliyor. İnternet arama motorlarında adını yazdığınızda karşınıza gelen yüzlerce sayfada O’nun bu hizmetlerini, başarılarını kolaylıkla görebilirsiniz.
Kendisine layık görülen ve 11 Nisan 2011 tarihinde İstanbul Hilton’da takdim edilen 15. Aydın Doğan Ödülü jürisinin raporundaki “Türk Halk Müziğine solist, yönetici, koro şefi, derlemeci, notist ve akademik yayınlar yoluyla verdiği sayısız hizmetler, İstanbul Belediye Konservatuarı Folklor Tatbikat Topluluğu, TRT İstanbul Radyosu ve TRT Müzik Dairesi Başkanlığı’nda Şube Müdürü ve Müzik Dairesi Başkanı olarak verdiği kurumsal hizmetler, Kültür Bakanlığı Türk Halk Müziği Korosu kurucu şefi ve yöneticisi olarak verdiği idari hizmetler, yurt içi ve yurt dışında verdiği ve yönettiği konserler, derlediği ve notaya aldığı eserlerle halk müziği genel repertuarına kazandırdığı eserler ve akademik hayatta yetiştirdiği öğrenciler” gerekçeleri Sayın Özbek’in hizmetlerini anlatmaya yetiyor.
Mehmet Özbek önce ailesinden, sonra Tenekeci Mahmut Güzelgöz başta olmak üzere, Halil Hafız Uzungöl, Ahmet Uzungöl gibi Urfalı ustalarından, daha sonra üniversitedeki ve radyodaki hocalarından aldığı insani ve ahlaki değerleri düstur edinmiş, yaşamı boyunca asil duruşundan, tevazuundan ödün vermemiştir. Kendisini sevenleri üzecek, utandıracak hiçbir davranışta bulunmamıştır. Kurtuluş bayramlarımızda, kültür ve sanat etkinliklerimizde her davet edildiğinde koşarak, severek Urfa’ya gelmiş, “canından aziz” saydığı hemşerileriyle birlikte olmuştur. Onlarca Urfalı sanatçı içinde en fazla Urfa’ya gelen sanatçı olmuştur.
Birçok sanatçı gibi, para ve şöhret peşinde koşmamış, özel radyo ve televizyonların pohpohladığı yozlaşmış müziğe, popüler kültüre karşı direnerek “Halk müziğinin yalnızca çalınan ve söylenen bir müzik dalı olmadığını, his ve hayal dünyamızı zenginleştiren, terbiye eden, bize kişilik kazandıran bir kültür ürünü” olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Türkülerimizi; korunması, yaşatılması ve aslını bozmadan gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir “Kutsal Emanet” olarak görmüştür.
Mehmet Özbek, sanat yaşamı boyunca saygıdeğer eşi Cevher Özbek hanımefendiden büyük destek görmüştür. Cevher hanım, evlerinden hiç eksik olmayan sanatçı dostlarını, misafirlerini yıllar boyu gece yarılarına kadar Hazreti İbrahim’den gelen ve her Urfalının genlerine işlemiş olan konukseverlilikle sevgiyle ağırlamıştır. Sanat çalışmalarında hep eşinin yanında olmuş, müzik ve nota bilgisi ile eşine yardımcı olmaya çalışmıştır.
Mehmet Özbek’in çocukluk arkadaşı, can dostu Hikmet Bozanoğlu, 8 Nisan 2011 tarihindeki 50.Sanat Yılı gecesinde yaptığı konuşmada Cevher hanımın bu fedakârlığını; “Cevher, yıllar boyu gece yarılarına kadar sana çok eziyetler verdik. Bize güler yüzünü ve konukseverliğini hiç esirgemedin. Hakkını helal et” sözleriyle dile getirmiştir.
Mehmet-Cevher Özbek çiftinin pırlanta değerindeki iki erkek evladı da babaları gibi müzik sanatçısı olmuş. Büyük oğulları Murat Özbek Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin baritonlarından, Umut Özbek ise piyanist ve koristlerinden.
Özbek ailesi de her aile gibi acı ve tatlı günler yaşamıştır. Küçük oğulları Umut’un yaklaşık 10 yıl önce Antalya’da geçirdiği trafik kazası sonucunda tekerlekli sandalyeye bağlı kalması ile ailenin ne kadar acı yaşadığını söylemeye gerek yok. Ancak aile, kadere boyun eğip, bu acıyı yüreğine gömdü. Hep birlikte, Umut’la hayata bağlandı.
Özbek ailesi, diğer bir acıyı da geçen yıl 40 yıllık aile dostları, can dostları Abdurrahman Kızılay’ın beklenmedik zamanda ölümüyle yaşadı. Yurtiçinde ve yurtdışında yüzlerce radyo, televizyon ve sahne programına birlikte çıkarak hoyrat atışmaları ve düet yaptığı, Kızılay’ı kaybetmek Mehmet Özbek için dayanılması zor bir acı oldu.
Mehmet Özbek toplumun tüm kesimlerinin sevgi ve saygısını kazanmıştır. Aldığı ödüllerin, kendisi ile yapılan gazete röportajlarının sol veya sağ gibi değişik siyasi kesimlerden olması bunun en belirgin kanıtıdır.
Tarih boyunca birçok sanat dalında yüzlerce sanatçıyı bağrından çıkaran Şanlıurfalılar, “Türkü Şehir” unvanına layık olarak bağrından çıkardığı “Türkülerin Efendisi”, “Türkü Bilgesi”, “Türkülerin Öz Beg’i” Mehmet Özbek’le ne kadar gurur duysa azdır.
Sayın Özbek ailesine sağlık ve mutluluk dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.