İbrahim Halil Okuyan
29 Mayıs 2006
Asya, Afrika, Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumunda yer almış olan Ülkemiz, coğrafi ve stratejik durumu itibariyle büyük öneme haizdir. Düşmanlarımız en az bizim kadar bunu bildikleri ve hesapladıkları için iflâh olmamızı istemezler ve her fırsatta emellerini gerçekleştirmek isterler. Yalnız bugün değil, asırlardan beri bizi parçalayıp hükm’etme arzuları gündemdedir. Arzularının gerçekleşmesi için daima halimizi takip etme, inceleme, araştırma seyrindedirler. ılerleme yolundaki her türlü zaafiyetimizi bilip buradan içimize nüfûz etmeyi zevk edinmişlerdir. Bunu sık sık yaparlar. 19 Mayıs “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutlamağa hazırlandığımız günlerde kandırılmış bir Avukatın Danıştay toplantısına silâhlı baskın yaparak bir Üyeyi öldürüp dördünü yaralaması hukukumuza ve Cumhuriyetimize yapılmış açık bir tecavüzdür. Yakalanan katilin ve varsa uzantılarını bulunması, cezalandırılması Ülkenin selâmeti için şarttır. Türkiye’nin milli ve mukaddesi değerlerinin korunması için devlet her türlü tedbiri almalı, bu gibi tecavüzlerin tekrarlanmaması için hepimiz el ve gönül birliği ile çalışmayı vazife bilmeliyiz. Bazı fikir ve düşünce ayrılıklarımızı bir tarafa bırakıp, bunların yaşama teminatı olan Cumhuriyet gibi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Sonu mutlaka “Pişmanlık” olarak kayıplara, Devletin zevaline meydan vermemeliyiz. Kurulan devlet, oluşan kurumlar, gelişen sosyal hayat, kültür ve ekonomi kolay elde edilmedi. Başarılar senelerimizi aldı. Bunların şuursuz bir çelme ile veya bir dış baskı ile yıkılmasına göz yummamalıyız. Devletin herhangi bir şekilde almış olabileceği darbeyi onarmasını ve yolumuza kaldığımız yerden devam etmesini bilmeliyiz. Büyük Filozof Aristo; “ınsanlar devleti bir arada yaşamak için değil, bir arada mutlu olmak için kurdular..” diyor. Dünyada kurulmuş nice devletler var. Geçmişte ve günümüzde yaşayanlara bir baktığımızda bunların hangisi mutlu olmuş, hangisi bir hiç yüzünden yıkılıp gitmiş? Görebiliriz. Günümüzde 21. Yüzyılı birlikte idrak ettiğimiz devletlerden kaç tanesi mutlu, kaç tanesi bedbin, hangisi hür, hangisi diğerinin kölesi veya sömürgesi?.. Kısma bir bakış ve inceleme ile anlayabiliriz. Bizim de çok şükür dünyada saygın bir devletimiz, Atatürk’ün kurduğu güzel bir Cumhuriyetimiz var. Bir arada yaşayıp mutlu olmak için herşeyimiz mevcut. Allah (c.c) Ülkemize herşeyi bol bol vermiş. Fakat bu mutluluktan yeterince uçamıyorsak kabahati kendimizde aramalı ve mutlaka sebeplerini bulmalıyız. Yazımızın başında belirttiğimiz Türkiye’nin coğrafi konumu ve stratejik durumu muhakkak ki; mutluluğumuz üzerindeki yaralanmalarda etkendir. Aramıza ekilen nifak tohumlarının yeşermesine meydan vermemeli, halkımızın huzurunu ve mutluluğunu bozacak eylemleri tasvip etmemeliyiz. Yalnız bizim değil, en gelişmiş dünya devletlerinin bile mutluluğunu azaltacak problemleri vardır. Bunlar bizi yıldırmamalı tek tek ele alınıp çözümüne çaba gösterilmelidir. Peşin hükümler ve inatlaşmaların çözüme katkı sağlamayacağı bilinmeli, sorunların olumlu yaklaşımlarla hallolunabileceği unutulmamalıdır. Sorun anlaşılmaz bir şekilde aylar, yıllar boyu devam ediyor, çözülemiyorsa, Aristo’nun deyişi ile “Bizim mutlu olmak için bir araya gelme” özürlü bir toplum olduğumuz ortaya çıkar. Bu durum asırlarca devam edemiyeceği için yazık olur halkımıza, yazık olur devletimize…