Sabri Dişli
5 Mayıs 2006
Gazeteci arkadaşım Muhammed Taşçılar’ın haberini okuduğumdan bu yana uyuyamıyorum…
Haber şöyle:
Aziz Ceylanpınar TıGEM de işçidir.
1980 yılında dayısı kızıyla evlenir.
6 çocuğuyla birilikte mutlu bir hayat sürerken… Bir gece eşi hastalanır…
ışte o geceden sonra dram kelimesinin kifayet etmeyeceği öykü başlar.
Hasta eşini Urfa SSK hastanesinde muayene ettirdikten sonra, kolunda serumla hastane bahçesin de özel arabasında bekletir. Kendisi ilaç almak için sıraya girer. Geri döndüğünde ne araba vardır, ne de eşi… Sonra eşini aşığı olan Salih’in arabayla birlikte Antalya’ya kaçırdığını öğrenir. Töre ölüm fermanını çıkarır… Ancak Aziz dayısı kızı olan eşinin suçlu olmadığından emindir. Karara karşı çıkar, “eşimi kaçıran Salih’i öldürürüm ama eşime karışmayacağınıza dair söz verin” der ve istediği sözü alır.
Antalya da eşinin aşığı Salih’i bulur öldürür. Kanıt olarak kulağını kesip, eşiyle birlikte Ceylanpınar’a döner. Kendisi Adalete teslim olur. O günkü gazeteler Aziz için “Kulak Kesen Katil” manşeti atar.
Eşinin abisi sözünde durmaz, Halise’nin yemeğine zehir katar. Zehir içtiğinin farkına varan Halise abisine son söz olarak beddua eder: “Senin de çocukların da yetim kalır inşallah” der. Bir müddet sonra beddua kabul olur ve töre infazcısı kardeşini birileri tek kurşunla öldürür. Aziz’in çocukları kimsesiz ser sefil yaşama dayanamaz, ailenin en küçüğü ihsan l yaşındaki hayatta gözlerini yumar… Arkasından yetersiz beslenmeye dayanamayan Mehtap ve Sevda üç yaşlarında ölür… Aziz, kamuoyunda Rahşan affı olarak bilinen aftan faydalanarak hapisten çıkar. Evine döndüğünde yokluk yoksulluğun mekân tutuğu bir yerle karşılaşır.
Töre çarkı ölüm fermanının özenle işletirken, aynı itinayı yetim bıraktığı çocuklara göstermemiştir. Hapisten çıktığı güne kadar çocuklara hem anne hem babalık yapan 17 yaşındaki kızı Semra’nın bir gece başı ağrır… Aziz çok sevdiği kızını hemen doktora götürür. Yanlış verilen bir ilaç nedeniyle kız komaya girer ve Urfa’ya getirilirken yolda ölür. Otopsi raporunda kızın yanlış tedaviden öldüğü anlaşılır. Aziz kızının ölümüyle ilgili mahkeme kararı bekliyor. Ama dram durmaz. Büyük kız Anne ve baba olarak bildiği ablasının kaybını kabullenemez… Sürekli ağlamaktan, göz pınarını kurutur ve görme duyusunun %90’ı kayıp eder… Kaymakam çocuğa gözlük alır, Doktorlar çocuğun gözünün ameliyatla iyileşebileceğini söyler…
Aziz diyor ki; Okulun en çalışkan öğrencisi olan kızım Kübra ve oğlum için yaşıyorum… Hiç olmazsa onları yaşatmak iyi bir istikbal kazandırmak istiyorum.
Aziz şimdi Deniz Fenerinin yaptırdığı prefabrik konutta ikamet ediyor. şehitlerim dediği eşini ve dört yavrusunun acısının unutmaya çalışırken, yaşayan çocukları için yardım değil “ış” istiyor.
Bir de “Devlet büyüklerim”e başlıklı bir dilekçe yazmış. Öyküsünü anlatmış. TıGEM’deki işini geri istiyor…
Dilekçenin sonunda yaşadığı dramı okuyanlardan özür dileme inceliğini göstermiş, biz okuyanları üzdüğü için.
AZıZ, “Devlet Büyüklerim” dediği büyükler yeni bir yaşam için Aziz’e işini geri verecek mi?
Büyüklük ve şefkat başladığı yer orada… Aziz’in evinde…
Göçerler sorunuyla her gün gündeme gelen; Törelerin Feodalitenin yarattığı kim bilir kaç Aziz var, Aziz’ler var, Ceylanpınar’da ve Ceylanpınar’larda…