Mehmet Göncü
16 Nisan 2015
Kıymetli okuyucularım,
bildiğiniz gibi Avrupa Parlamentosu sözde Ermeni soykırım tasarısını kabul etti
ve ayrıca Sayın Papa da Vatikan’da ’20. yüzyılın ilk soykırımı Ermenilere
yapıldı’ demiş.
Bütün samimiyetimle
söylüyorum. Bana göre, bu tasarıya Evet oyu kullanan üyelerin hiç biri ve Sayın
Papa 1915 olayları hakkında derin tarihi bilgilere sahip değildirler.
Çünkü tarihi ayrıntılı
bir şekilde bilseler bu şekilde oy kullanmaz ve böyle de konuşmazlardı.
Sayın okuyucularım,
isterseniz biz gelelim 1915 Ermeni olaylarının kısa
bir açıklamasına…
Bildiğiniz
gibi 1915’te Osmanlı devleti Suriye’de Filistin cephesi ve kanal harekâtını,
Çanakkale cephesinde deniz ve kara savaşlarını sürdürüyor. Irak
cephesinde ise Kut-ül Amare ve Basra’da İngilizlerle, Kafkas cephesinde
Çarlık Rus ordusuyla savaşıyor. . Yani bir anlamda ülke topyekûn savaştadır ve
seferberlik halindedir.
İşte bu
savaşlara bizim aileden Bakır, Mehmet, Yahya ve Kadir amcalarım katılmış ve
gazi olmuşlardır. Ben şahsen dört amcamın da bu konudaki hatıralarını
dinlemişimdir.
Kaldı ki o
tarihte Osmanlı topraklarında yaşayan bazı Ermeni yurttaşlar da, Çanakkale
dahil, bir çok savaşta görev almış ve bir çoğu muharebe esnasında ölmüş ve
yaralanmıştır.
Çanakkale
muharebelerinde yaralanmış ve gazi olmuş bir Urfalı Ermeni askerin kızı uzun yıllar Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığından yetim maaşı almıştır.
Keza; o
tarihlerde Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın da on dört Ermeni vekil ve iki bakan
vardır. Yani devlet yönetiminde kanun yapma gibi önemli bir organ olan yasama
ve yürütme görevindeler. Ayrıca Urfa, İzmir, Edirne, Adana, Ankara, Aydın
ve İstanbul’da yaşayan Ermeniler hiçbir şekilde tehcire tabi
tutulmamışlardır.
Tehcire
yani geçici iskana tabi tutulanlar, doğu illerindeki Ermeni tebadır. Sebepte, o
tarihte Emperyal güçlerin kışkırttığı ve silahlandırdığı Ramgevar, Vanisalisa,
Hıncak ve Taşnaksiyon isimli Ermeni terör örgütlerinin şerrinden devlete
sadık Ermeni ahaliyi kurtarmak için daha emin bir bölge olan Suriye ve Lübnan’a
geçici olarak gönderme harekatıdır. Yani gaye masum Ermenileri yukarıda
isimlerini bahsettiğimiz Ermeni terör örgütlerinin elinden kurtarmaktır.
Bu konuda
ayrıntılı bilgi almak isteyenler, İbrahim Avrasi’nin “Tarihi Hakikatlar” isimli
kitabını incelesinler.
İşte 1915 sözde Ermeni soykırım iddiasının bir kısmının
özeti budur ve kesinlikle soykırım olayı bir yalandır ve iftiradır.
Büyük bir
savaş karmaşası ortamında gerçekleştirilen bu göç esnasında çeşitli hastalıklar
ve bazı adli vakalar meydana gelmiştir. Ancak yine bu tehcir esnasında,
görevli olup da ihmali ve kusuru olan vazifeliler hemen o günlerde devlet
tarafından yargılanıp en ağır cezalara çarptırılmışlardır.
Öte yandan
Çarlık Rusya orduları içinde görev alan ve birlikte hareket eden Ermeni terör
örgütlerinin Doğu Anadolu illerinde gerçekleştirdikleri zulümden, katliamdan
tasarıya evet diyen Avrupa Parlamentosu üyeleri ve Sayın Papa’nın ise hiç
haberi yok. Bu illerde şiddete maruz kalan ve göç etmek zorunda olan Müslüman
Türk ahalinin zayiatı milyonlara varmıştır.
Bu tasarıya
evet diyenler bu gerçeklerden hiç bahsetmiyor.
İmkânım
olsaydı, Van’daki Ermeni terör mezalimine maruz kalmış “Zeve” Türk şehitliğini
ve diğer illerdeki şehitliklerimizi bu ikiyüzlülere gösterir ve onlara; “Çatınız camdan iken başkasının çatısına taş atmayın” derdim.
Ben 1915
olaylarının bir kısmını bir köşe yazısına ancak bu kadar sığdırabildim, yoksa
konu çok çok geniştir.
Özetle;
Avrupa Parlamentosunda alınan bu sözde karar ve Sayın Papa’nın açıklaması
Ermeni Diasporasına bir şey kazandırmaz ve bize de bir şey kaybettirmez.
Bu hususu
çok merak edenler varsa o tarihten kalma Osmanlı arşivlerini ve taraf
devletlerin arşivlerini incelesinler. O zaman sözde Ermeni soykırımı iddiasının
gerçek olmadığını anlayacaklardır.
Özetle;
bütün dünya hep biliyor ki; tarih boyunca her zaman barıştan yana olmuş bir
halk ve şu an 78 milyon yurttaş kardeşin meydana getirdiği ve beraberce
yaşadığı büyük saygın bir devlet ve Aziz bir milletiz.
Ülkümüz ve
en büyük idealimiz: Cumhuriyetimizin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün de belirttiği gibi: ‘Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh”tur.