Nejat Karagöz
10 Mart 2018
Seçimler yaklaşıyor.
Önümüzdeki seçimlerin, ülkenin bundan sonraki en az yirmi yılını, belki de bütün geleceğini ipotek edip etmeme kararının oylanacağı bir seçimdir, hiç şüpheniz olmasın.
İktidar partisinin ittifak arayışları, seçimi kazanıp kazanamama korkusundan ve ya bu korkuya dayalı bir hesaptan kaynaklanmıyor. Çünkü iktidar partisinin lideri şahsına gösterilen teveccüh ile de, çok kolay olmasa bile seçimi kazanır; kaldı ki seçim sistemi, mühürsüz oylar, iktidar yanlısı sandık kurulları, ve YSK gibi, pek hamarat bir kurum sayesinde bu iş çok daha kolay olabilecektir.
Ama İttifak arayışlarının esas hedefi ve amacı, sağ partileri bloklaştırarak örneğin 7 Haziran 2015 seçimlerinde sağ blokun aldığı yüzde 60 civarındaki bir oyu veya 1 Kasım’da tekrarlanan aynı seçimin % 60’ı da aşan sağ blok oylarını bir araya, bir çatı altına toplayarak bir yandan iktidarını sağlamlaştırmak, bir yandan da muhalif sesleri en aza indirgemek hesaplarına dayalıdır ama salt bununla da sınırlı değildir.
Bundan çok daha korkunç olanı, ülkeyi iki kutba ayırarak araya aşılmaz uçurumlar koyma girişimidir. Bu “Biz ve onlar” ayrışmasının ülkeyi götüreceği yer ise herkesi rahatlıkla görebileceği bir yerdir.
Peki, neden?
Nedeni basit: çünkü cumhuriyetin en temel ilkesini, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok ederek, hukuka, adalete, sosyal barışa ve uyguladığı yanlış politikalarla eğitime, sağlığa, ekonomiye indirdiği ölümcül darbelerden sonra iktidar partisi artık cumhuriyetin temel ilkelerinin hükümran olduğu, ileri demokrasi ilkelerinin hayata geçtiği bir ortamda yaşayamayacaktır. Bunun yerine getireceği bir tek adam rejimi için kendi çizgisindeki sağ oyları da bloke edecektir ki yarınki günde oyunbozanlık etmesinler.
Her birine birkaç vekillik vererek, bu seçim kanunu ve sistemi ile meclise girmeyi hayal bile edemeyecek partilere meclisin kapılarını açacak, böylece bu partilerin ve seçmenlerinin de iradelerini cebine koymuş olacaktır.
Ama emin olun, tehlike bundan çok daha büyüktür.
Ülkenin, kendisine oy vermeyen bir yarısını terörist ilan ederek, ağzını açanı hapse tıkayarak, orduyu dizayn ederek, yargıyı kalıba sokarak, polisi halkla saray arasına bir duvar koyarak bu memlekette yalnızca kendileri gibi düşünenlere, kendilerine biat ve itaat edenlere hayat hakkı tanıma girişiminin son geçidi olacaktır bu seçimler.
Bu seçimler iktidar karşıtlığı veya yandaşlığının oylanması olmayacak, ülkenin kurtulmasıyla ya da batmasıyla ilgili olacaktır.
İktidar partisi, bu ülkeyi bekleyen büyük tehlikelerin, büyük yıkımların süslü bir ambalajından başka bir şey değildir. Bizim asıl bakmamız gereken ise ambalaj değil, bu ambalajın neyi sarmaladığı, neleri gizlediğidir.
Nihayetinde bu ambalaj seçimden sonra yırtılıp atılacak, yalnız iktidar partisi değil, siyasal yapı, meclis, cumhuriyeti oluşturan temel erkler işlevsiz kalacak ve bu ambalajın içeriği hayatımıza egemen olacaktır.
Bunu nereden biliyoruz peki?
2002 seçimlerinin galibi olan partinin liderinin o günlerdeki elfazı ile bugün sürdürdüğü politikalar arasındaki farka bakarak görebiliyoruz ki, geleceğimiz bugünkünden çok daha karanlık olacaktır. Bugün toplumsal yaşantımızda o balkon konuşmasına konu edilen vaatlerin hiç birinin izi esere yoktur çünkü…
Sandıklara kalbimizle değil, aklımız ve vicdanımızla gideceğiz, çünkü kurtuluş sadece bundadır!