Nejat Karagöz
29 Kasım 2014
“2014/3 sayılı UKOME kararına istinaden 01.12.2014 tarihinden itibaren bu bölgede kısa, sabit ve uzun süreli ücretli otopark uygulamasına başlanacaktır.” Yazan bu pankart trafiği rahatlatmak(!) gibi son derece duygusal nedenlerle ve tamamen hizmet aşkıyla asılmıştı caddeye.
Aziz ve muhterem hemşerilerimizin, Türkiye rekoru sayılacak oranda oylarla seçtiği bu idareden beklenebilecek bir âlicenaplıktı bu.
Durandan, bekleyenden, park edip gidenden para alınacak, o paralar hızlı ve acil bir şekilde milletin hizmetine(!) harcanacak… Emin olabilirsiniz bundan. Hiç “Acaba”lara mahal bırakmayacak, kafanızda hiçbir istifhama yer bırakmayacak şekilde aççık seççik olarak…
Büyükşehir oldunuz diye, su faturalarınız ikiye katlandı, gıkınız çıkmadı.
Elektrik faturalarınızda çalanların, çırpanların, hak yiyici adi hırsızların tükettiklerine de yer açıldı, birazcık da onlar için ödemeniz istendi, tıs yok. Bir iki itiraz eden olduysa da, hırsızda metot çoktu ve o tahsilâtın adını değiştirip, senden gene almaya devam etti, sen de ödemeye…
Öteden beri uygulana gelen ve nihayet neredeyse yasallaşan caddelerden park ücreti toplamalar, ara sokaklara kadar, mahalle aralarına kadar girdi girecek, gene “Hop, hemşerim! Deli Dumrul musun sen, nesin, kimsin?” diye soran olmayacak…
Bu hafif kızgın, mahcubiyet durumları “Oy’un namusunu kurtarma adına olsa da itiraza dönüşmeyecek. İtiraz edenler arasına tabii ki az sayıda da olsa oy vermiş –meşhur tabirle- Yetmez ama evet’ çilerden bir güruh karışacak ama Bilbord hazretleri bildiğini okumaya devam edecek…
Arkasından çaresiz, uygulamayı savunmak durumunda kalacak bir güruh, olaya müdahil olacak. TV ekranlarından bu uygulamanın akli kalil halkımız tarafından yeterince anlaşılamadığı, işin aslı ve ince hikmeti bir güzel tefhim edilecek…
Daha sonra ise ince bir hesapla; bir günlük otopark ücretinin kapalı/özel otoparklarla karşılaştırması yapılacak. Henüz keşfedilmemiş matematik dehası aziz ve muhterem halkımız daha uygun bulduğu bu yeni çıkma park ücretini “Zaten devletin cebine gittiği için” seve seve ödemeye razı olacaktır.
Giderek etrafımızdaki çemberin daraldığını, daha doğrusu içerisine konulduğumuz tencerenin yavaş yavaş ısıtılmayla başlandığını hissedeceğiz ama iş işten geçmiştir artık. Seçimlere de daha çok vardır.
Seçimler gündeme geldiğinde ise biz, yapılanları çoktan unutmuş oluruz, on yıllardır olduğu gibi…
Gündeme gelen yeni seçimlerle birlikte elimize tutuşturulan keçiboynuzunun balına ulaşmaya uğraşırken, bir seçimi daha –her zamanki gibi- biz kaybetmiş olacağız.
Peki, kim mi kazanacak?
Bu çok önemli değil.
Sen hep kaybedeceksin aziz kardeşim.
Önemli olan da bu!