Mehmet Göncü
25 Eylül 2014
Kıymetli
okuyucularım, bugünkü yazımızın konu başlığındaki veciz söz 12. yüzyılda
yaşamış büyük şair ve düşünür Sadi Şirazi’ye aittir.
Bu
şiirin bütünü Newyork’taki Birleşmiş Milletler binasının duvarında yazılıdır.
Hal
böyle iken, kanaatime göre, bu yazı
Birleşmiş Milletlerin duvarına süs olsun diye asılmıştır. Çünkü o yazının içeriğinde “Bütün insanlık
bir vücudun azaları, yani organları gibi olduğu ve bu organlardan birinin
yaralanması diğer organları da rahatsız eder” anlamı çıkmaktadır.
Bu
manada geçtiğimiz Salı günü IŞİD teröründen kaçıp, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine
sığınan şimdilik 150 bine yakın mültecinin hali perişanlarını gidip gözlerimle
gördüm. O yürek yakan manzarada en çok zarar gören çocuklar, yaşlılar,
engelliler ve kadınlar şaşkın bir vaziyetteydiler.
İnsanlar
parklarda birikmişler, taziye evlerinde
sıkışık bir vaziyette bulunmakta ve sokaklarda çaresiz bir şekilde
gezmekteydiler.
Özetle;
bu vahim durum 21’inci yüzyıla hiç yakışmayan acıklı bir fotoğraf
şeklindeydi. Bizleri teselli eden ise
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD), Valiliğimizin,
Suruç Kaymakamlığımızın, Büyükşehir Belediyemiz ile İlçe Belediyeleri-mizin,
ŞUTSO, ŞTB ve daha isimlerini yazmadığım birçok Sivil Toplum Kuruluşları-mızın
bu yardımlaşma işinde çok boyutlu olarak ve en üst seviyede görev almış
olmalarıydı.
Örneğin
Şanlıurfa Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Şefik Bakay ve yönetim
kurulu üyeleri, Ahilik haftası nedeniyle geçen Çarşamba günü düzenlemeyi
planladıkları Tirit yemeği için hazırlanan 250 kilo eti misafir kabul ettiğimiz
Suriyeli sığınmacılara yemek yapılmak üzere Suruç’a götürmüşlerdir. İşte Ahilik
ruhuna uygun bu güzel davranışın diğer STK’larımızın yapmakta oldukları yardımların
da bu şekilde devam edeceği de ilgili kuruluşların beyanlarından
anlaşılmaktadır. Yüce Allah hepsinden Allah razı olsun.
O
gün Suruç’ta gerçekten duygulu anlar yaşadık. Bur ara cocuklara Büyükşehir
Belediye Başkanımız Celalettin Güvenç tarafından şeker dağıtılırken, bir kız
çocuğunu torunuma benzettim. Galiba ihtiyarlamışım ki çok duygulanıp ağladım.
Keza Büyükşehir Belediye Başkanımız da o çocuğu ve diğer birçok çocuğu kucağına
alıp sevdi.
Özetle
o an hepimiz çok duygulu anlar yaşadık.
Şimdi
ben sesleniyorum; ey Birleşmiş Milletler, ey gelişmiş ülkeler, ey insan hakları
çığırtkanları nerdesiniz?
Göstermelik
olarak yaptığınız yayınlarınıza inanmıyoruz.
Ülke
olarak 2 milyona yakın Suriye’den
zorunlu olarak göç etmiş insan kardeşlerimize bu güne kadar 4 milyar dolar para
harcamışız. Ancak Birleşmiş Milletler bu güne kadar hangi maddi yardımda
bulunmuş. Miktarını açıklasın.
Biz
tarih boyunca bu konuda kendini kanıtlamış bir milletiz.
Örneğin
İspanya’dan 500 yıl önce göç etmiş Yahudileri, Hitler’in Nazi zulmünden kaçan
mazlum insanları, Kafkasya’dan Stalin’in baskıları karşısında ülkemize göç
etmiş Tatarları ve daha birçok halkı insan kardeşlerimiz diye bağrımıza basmış,
gönlü ve gözü zengin, şefkat ve merhamet sahibiyiz.
Bu
nedenle diyorum ki, bu acı günler de elbette geçecektir.
Bu
manada, Suriye’den zor durumda kaldıkları için ülkemize iltica etmiş olanları
biz misafir kabul ediyoruz. İnşallah tüm gelişmeler akıl ve mantık çerçevesinde
ülkemizin insanlarına zarar vermeyecek bir şekilde sonuçlanır ve bu badire de
atlatılır. .
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride kahırda önde olan engin gönüllü dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın
sağlıcakla..