Bülent Okutan
20 Aralık 2006
ılkokul çağlarında, o zamanlar Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kentin birkaç yerinde bulunan sinema gösterim salonlarına götürülürdük. Buralarda sıklıkla Verem ile Savaş vs gibi konularda filmler izletilirdi bize. Genelde çizgi ağırlıklı olan bu filmlerde ana tema şuydu. Kötü mikroplar gelir vücudu işgal ederler, ki bunlar siyah olurdu. Sonrasında bembeyaz iyiler gelip bunları yenerlerdi. Fakıbaba’nın icraatlarını gördükçe aklıma benim hep bu filmler geliyor. Milattan Önce, Milattan Sonra misali Fakıbaba’dan Önce kent siyahlar nedeni ile adeta kangrenmiş. Fakat Fakıbaba’dan Sonra beyaz iyiler gelmiş gibi bir şey. F.S. ilk dikkatimi çeken şu oldu. Bu kentte bir belediye başkanlığı varmış. Öncelikle gözümüze çarpan siyah resmi plakalı araçların çokluğu oldu, hepsinin üstünde belediyeye ait olduğu ibaresi yazan. Bunlar da yetersiz geldi kangren olmuş kente ve bu kez plakası beyaz olan fakat camlarında belediye için çalıştıkları belirtilmiş araçlar sardı kenti. Belli ki Fakıbaba “Gidemediğin yer senin değildir felsefesini benimsemişti” Ardından Zabıtalar çıktı piyasaya. şok olduk. Ne kadar çok zabıtası varmış şu belediyenin. O güne kadar nerelerde saklanmışlarsa? Zabıtalar çıkınca kaldırımlar arınmaya başladı. ışgalden kurtuldu. Kaldırımları arıtmakla kalmadı yeni Belediye yönetimi ardından genişletme çalışmalarına da girişti. Hani artı üstüne artı bu demek olsa gerek. Yani yıllarca kötünün kötüsü yönetilen bu kent kötünün iyisine razı iken, iyinin iyisi bir hizmetle karşı karşıya idi artık. Temizlik mi? Ona da geleceğim. Belediye Başkanı Operatör olup en steril ameliyathanelerde görevini icra ederken, yeni işinde bu meziyetini konuşturmaz mıydı? Konuşturdu da. Siz hiç bırakın Köprübaşı, Atatürk Bulvarı’nda rüzgarda uçan kağıt parçasının ardında koşan Temizlik görevlisi görmeyi, Kaleboynu’nda, Harrankapı’sında Temizlik görevlisine rastladınız mı son yirmi yıldır bu kentte?. Eh bunu da görmüştük ya, artık ölmezdik. ılk etapta bunları gerçekleştiren Fakıbaba ve ekibi birden ortadan kayboldu sonrasında. Felaket Tellalları yine iş başına geçip davullarını boyunlarına asıp başladılar asli görevleri olan karalamaya devamı ; “Fakıbaba ve tayfası Konya, Kayseri ve Malatya’ya gitmiş. Oraların Belediyelerinin çalışmalarını görüp öğrenecekler ders alacaklarmış” diye. Be adamlar Belediyeciliğin okulu yok. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. Öğrenmenin de ayıbı yok. Gitmişlerse bu şehire daha fazla neler yapabiliriz deyip, yaşadıkları yeri bizlerden çok çok önce bir kente benzetenlerle görüş alış verişi için gitmişler. Ne var bunda. Siz yıllarca vücutlarının en yuvarlak yerlerini, neredeyse hiç kımıldatmadan bazı koltukları dolduranlarla mutlu olabilirdiniz. Onlar o mutluluğu bizlere tattırmak adına yollardaydı. ıyi ki de gitmişler. Bizler şimdi daha mutluyuz, onların yaptıkları ile bizlerden sonrakiler de daha mutlu olacak ne var ki bunda. Kusura bakmayın, bir şehirde yaşama özlemi duyan bizler, sizlerin mutlu oldukları ile mutsuz olup yerimizde sayacak değildik, onlarda bunu hissetmişti. Hepsi bu. (SÜRECEK)