K. Eren Akalın
25 Aralık 2007
30 Kasım sabahına Isparta’da yaşanan feci bir uçak kazasıyla başlamıştık anımsarsanız. Elli yedi insanımızı bir kerede yitirivermenin üzüntüsünü yaşadık o sabah. O sabah hangimiz hangi şehirde uyumuş olursak olalım, hepimiz Isparta’da uyandık sancıyla. Mukadderat dedik tevekkülle, sustuk. Çaresizdik.
Bu korkunç kazanın 3-5 ay öncesinde ise yıllardır bitmesini beklediğimiz yeni havaalanımız sonunda açıldı, Açıldı açılmasına da, başımıza nasıl bir dert açacağını tam olarak görmek kolay değil. Umarım Isparta’nın başına gelen, ne bizim ne de bir başka şehrin başına asla gelmez ama yakın zamanda göreceğiniz bir manzarayı size şimdiden çizeyim.
Yine bir sabah uyandığınızda, bu kere bir trafik kazası haberi okuyacaksınız gazetelerde. Bir eve ateş düşecek Urfa’da göreceksiniz. Bir aile mi yok olacak, yoksa gencecik bir çocuk mu yitirecek yaşamını , bunu kestirmek zor. Ancak göreceksiniz, bir ananın yüreğine ateş düşecek bu şehirde. Dünyanın en büyük projelerinden birinin adını taşıyan bu havaalanın yolunda giderken veya dönerken birileri, gidemeyecek ya da dönemeyecek.
Yolun ışıklandırması yok ve Urfa seferi yapan uçakların ikiside gece seferi düzenliyor GAP havaalanına. Karaköprü çıkışından, yeni Hilvan yoluna dönünceye kadar yol tek şerit. Yeni Hilvan yolunun sonradan açılan gidiş istikametinin ikinci kısmındaki asfalt daha şimdiden onlarca çukura sahip. Bu yola dönerken geliş ve gidiş istikametini ayıran işaretler karanlıktan ötürü kesinlikle fark edilmiyor, yolcuların dikkatsizliği de eklenince ters yönden gelen araçlarla şehirler arası yolda burun buruna kalıyorsunuz. Yolun sonunda havaalanına dönmek için girilen viraj Antalya’nın sahil yolunu mumla aratıyor, hem tek şerit hem çok keskin.
Bir sabah uyanacaksınız ve bir trafik kazası haberi okuyacaksınız gazetelerde, şaşırmayacaksınız. ınsanların şans eseri yaşadığını bildiğiniz için bu ülkede , şükredeceksiniz halinize ve yine susacaksınız tevekkül içinde.