Sabri Dişli
2 Kasım 2006
“Tarihe yazsam seni sığmazsın” demiş ya şair… Tarih, küflenmiş, tozlanmış, raflardaki kitaplara kalsa ne yazar… ış adamı olan Urfalı arkadaşım anlattı, yurt dışına bir geziye gitmiş, güya tarihi yerleri gezdiriyorlarmış; Golf sahasına benzer yeşil bir alan göstermişler… “Saksonlar buradan saldırdı” demişler… Bir de şanlıurfa’ya bakın, toprağı eşsen tarih öncesi ve sonrası veri fışkırıyor… Veri çok ama kıymeti yok. Kıymete binenlerin üzerine de olağandışı bir tutumla yaklaşıyoruz. “Göbeklitepe” höyük kazısında olduğu gibi. Sanki Göbeklitepe Naveri çori veya Zeugma gibi bir kurtarma kazıymışçasına “ivedi” evrak muamelesi yapılıyor… Göbeklitepe ile aynı döneme ait, 1997 yılında keşfedilen “Karahan tepe” kazı çalışmaları başlatılmadı. Neden? Hazır kazılmış, Göbeklitepe’nin üzerine Bizans oyunlarıyla konmak varken, yenisiyle kim uğraşır? Kazı ekibi hakkında dedikodular uluslararası bir krize yol açacak boyutlara ulaşırsa hiç şaşırmam… Neolotik çağdan çıkıp yakın tarihimize gelelim. Karakoyun üzerinde “Justinyen’in Su Kemerleri”… Böylesine bir eserin görünümünü kapatan başka bir kent bulamazsınız… ıki tarafı askeri gazinoyla çevrili… Su bendini ortaya çıkaracak yeni bir çevre düzenlemesi yapılsa? Hele bir hayal edin; Samsatkapı meydanından her yönünden görüldüğü su bendinin manzarasını… ıyi ki de asker varmışta yapı günümüze kadar yıkılmadan gelmiş… şimdi ben askeri bir yetkili olsam çıkıp derim ki; Eski kışla olan “Millet Hanı”nı verdik de ne oldu? “Eski Kız Enstitüsü” Merkez Komutanlığı’nın haline bakın! Balicilerin genel merkezi gibi… Önce onları onarın… Bu arada Sayın Vali Yusuf Yavaşcan bir TV programında Millet Hanının onarımı için 2007 yılı ıl özel idare bütçesinden beş yüz bin ödenek ayrılacağını deklare etti. 11 Nisan kurtuluş savaşının kurşun izlerini taşıyan “Mahmut Nedim Köşkü” ne durumda(?)! TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’na onarım için talepte bulunuldu… Bilgi edinmeden bizzat sordum. “Programımızda yok” dediler… Tarihten gelen atıl yerler saymakla bitmiyor ki; -El- Ruha Oteli ile şurkav taziye evi arasında kavşağın köşesi, “4. Murat Kapısı” olarak ta bilinen o virane görüntünün hali ne öyle! Sıkışanlar için acil ve bedava ihtiyaç giderme yeri… “Firuzpaşa sarnıcı”nın kapı girişini tutan büyük taş çatlamış… Hizmet gazetesi haber yaptı. Bir taş ya! Öyle duruyor, yenisiyle değişmediler. Domino taşı misali taş yıkılırsa sarnıç çökecek. Ayrıca Akabe yol yapımından kalan molozlar sarnıcın girişine dökülmüş. “Devteşti” Halen sit alanı ilân edilmedi… “Mevlevihane’nin harap duruşunun 3. yılına girdik… Ne de umutlanmıştık… Kültür Bakanlığı’na aday iki tane milletvekilimiz vardı… Okuyacak adam olacak, mühendis olacak. Memleketine hizmet etme konusunda anasına söz vermiş vekilimiz. Okudu mühendis oldu, vekil oldu… Tarihi ve Kültürümüzü şaha kaldıracak, şiirlerine ağıt olarak döktüğü, dizeler tarihte kalacaktı. Sn. Atilla Maraş… Diğer vekilimiz; Ülkenin en büyük yayınevlerinden birine sahip olan Faruk Bayrak… Kültür Bakanlığı “direkten döndü” diye yazılmıştı yerel Yenigün Gazetesinde… Kültürel oluşumunun içinden gelmiş, dört yıl kesintisiz kalkınma fırsatı yakalamış hükümetin ve tarihi yeniden yazan şu kentin vekilleri, “şu tarihi yerin, onarımıyla şahsen ilgilendim yapımını sağladım” Diyebilirler mi? ******* Erzurum’da yaşayan Urfalı Doktordan mektup var Erzurum Tıp Fakültesi’nde Urfalı Doktor Eyüp Tarımak’la sadece internetten tanışmışlığımız var… şanlıurfa gündemini gurbetten bir Ajanda titizliğinde izliyor… Katkıda bulunmak için çırpınıyor… Bivefa kentimin az sayıdaki vefalı insanlarından biri… Mustafa Dişli’nin ölüm yıldönümünü unutmamış ve ne güzel tesadüf ki; onun askerlik yaptığı Palandöken dağlarından baş sağlığı dilemiş… Yağmurlar musondan borçlanmış… Sel gibi düşüyor ya memleketime… Eyüp de duygularımıza muson olmuş, düşmüş dizelerle… Duygular yarışır olmuş, sellerle… Bu duyguları siz HıZMET okuyucularıyla da paylaşmak istedim: “Her toplumun kahramanları vardır. Kahraman terimini çekici kılan en önemli kavram ise karşılıksız fedakârlık yapabilmektir. Günümüzün menfaat dünyasında kahramanlık olgusu da çoktan rafa kaldırıldı. Ne yazık ki artık her şey çıkar ilişkisi çerçevesinde yürüyor. şanlıurfa da bu kahramanlardan elbette nasibini almıştır. Kahraman ve Urfa lafını bir araya getirince benim aklıma Mustafa DışLı gelir. Sorunların dağ gibi yığıldığı, iletişimin olmadığı bir zaman ve her mekânda, şanlıurfa’nın sorunlarını yetkililere iletmek için akla hayale gelmedik yöntemler uygulaması iletişim fakültelerine ders olacak nitelik içeriyor. şanlıurfa’nın sorunlarını ailesinden, sevdiklerinden daha fazla önemseyecek kadar fedakâr olmak. O kadar güzel bir hitabeti varmış ki Mustafa DışLı’nin şu meşhur aney şiiri*ni dinlerken insanlar mest olurmuş. Mustafa DışLı aslında Urfa insanının bir prototipini oluşturmakta, bir örneğini, numunesini teşkil etmekte. Elverişsiz şartlar nedeniyle okuyamayan, devlet büyükleri tarafından unutulan memleketinin sesini avazı çıktığı kadar bağırarak duyuran ve bir türlü bu so-runların nihai çözümünü bulamayan biri. Bugün şanlıurfa’da yaşayan ya da şanlıurfalı olan herkesin bir vefa borcunun olduğunu düşündüğüm Mustafa DışLı’nin ölüm yıldönümü. Ben kendi payıma düşeni yaparak duamı okuyup, ardından palandöken dağının kar tutmuş zirvesinden bütün dünyaya titrek ve avazımın çıktığı kadar yüksek bir sesle haykırdım o meşhur şiiri *. Mustafa Dişli’ye ölümünün 21’inci yılında rahmet dilerken, bütün Urfalılara bir kez daha başsağlığı