İbrahim Halil Okuyan
19 Nisan 2006
Üç kıtadaki fetihlerimizin ve destanlarımızın unutulmaz ortağı atlar 20.asırda tekniğin ve motorun öne çıkması ile kanatlanıp birer birer ufkumuzdan ayrıldılar. Ancak, onların unutulmazlığı ve ebedi sevgisi sembolik de olsa canlılığını korumalı ve yaşamalıydı. ışte Urfalıların at sevgisi yıllardır at’ı korumakta ve yaşatmaktadır. Eski akıncılardaki at sevgisini bugün at besleyip yetiştirenlerde buluyoruz. Bunun bugünkü tabii sonucu da “at’ı yarıştırmak” oluyor elbette.. At yetiştirmek kolay değil. ıki evlâdını Üniversitede okutan bir baba ile, bir at yetiştiren babanın masraflarının biribirine denk olduğunu hesaplayanlar var. Gerçekten kolay iş değil. Devletimizin bunu görüp gözetmesi, kollaması şart. Hal bu iken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “At Yarışları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nda yarış atı yetiştiricilerine yüzde 60’ları aşan kesinti oranları düşünülüyor. Halbuki tam tersi düşünceler Tasarı’ya hakim olmalı, at’ın yetiştirilmesindeki gerçekler ve masraflar göz önünde bulundurularak iyileştirici, yetiştiricileri teşvik edici rakamlar ortaya konulmalıydı. Bölgemizdeki at sevgisi atçılığı bir sektör haline getirmiş iken, yetiştiricisinden seyisine kadar yüzlerce insan bu sektörden ekmek yerken, diğer önemli bir yanı atçılık ve at nesli bu insanların himmeti ile yaşarken Devletin kesintileri bu ölçüde arttırarak sektöre çelme takması doğru mudur? Elbette doğru değildir. Tasarı mevcut haliyle kanunlaşırsa atçılık ölür. Daha doğrusu katl’edilmiş olur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kesintileri arttıran Tasarı ve Atçılıkla ilgili 6132 sayılı Kanun kapsamında söz alan Milletvekilimiz sayın M. Vedat Melik görüşlerini derin bir vukufiyetle Meclis Genel Kurul’una aktarmış; “Altın yumurtlayan tavuğu kesmemeli, aksine büyütmeliyiz..” demiştir. Elbette yalnız Urfa için değil, Türkiye atçılığı için önemli bir Tasarı’nın görüşülmesinde dile getirilen konu kanunlaşırken sektöre can verecek ve can alacak kısımlar iyice ayıklanmalı atçılığın Ülkeye getirdiği artılar ve eksilerin üzerinde durularak bu sektörün yaşaması ve canlanması sağlanmalıdır. Urfa’da atçılık yalnız sevgi ile yaşayamaz oldukça noksan kalır. Bu sevgiyi Devletin desteği ile de büyütmek zorundayız.