Mehmet Göncü
14 Temmuz 2015
Kıymetli okuyucularım, çok değil, 40-50 sene
evveline kadar da devam ediyordu, bazı Urfa evlerinde sevap için eşkili
üretilip, konu komşuya dağıtma geleneği..
Efendim, bilinen bir gerçektir. Bölgemiz sıcak iklimi
üzüm yetiştiriciliğine çok elverişli bir konumdadır.
Bu nedenle; Atalarımız bölgemizde çok çeşitli üzüm
türleri yetiştirmişlerdir.
Bunlardan “Besni” üzümü, Siverek, Diyarbakır “Şire”
üzümü, Mardin’in ve Urfa’nın ülke çapında tanınan bazı güzel üzüm türleri
vardı.
Aklımda kaldığı kadarı ile; Şanlıurfa’da şu üzüm
çeşitleri yetişirdi. İlk yaz “Tehennevi” olgunlaşırdı. Ardından “Külahı,
kabarcık, karakabarcık, Çiloreş, Tılgören, Hatun parmağı, Azezi, Gül gülü ve
Siyah Gelin boğan gibi türler vardı. Bizim ailenin Karaköprü’de, Kızlar ve
Maşuk köylerinde üzüm ve fıstık bağları vardı. Yazın daha ziyade Karaköprü’deki
bağlarda “Hayma” kurarak mevsimi geçirirdik. Karaköprü köyünün batısında ki
Akpiyar (Pınar) su kaynağından merkeplerle içme suyu getirme işi biz gençlere
düşerdi.
Hey gidi günler hey.. Yeminle söylüyorum; Rahmetli
bibim Zeliha’nın çırpı ateşinde pişirdiği kazan kebabını ve burcu burcu kokan
bazlama ekmeğini, yemeğin yanında yenilen Urfa yeşil isotunun lezzetini hiçbir
zaman başka bir ortamda tadamadım desem abartı olmaz.
Ne acı ki şimdi bu yerlerde artık bağ
yetiştirilmiyor ve o üzüm çeşitleri de yok oldu gitti. Galiba üzüm asmaları
bizlere biraz küstüler!
Eskiden şarkılara, türkülere konu olmuştu
“Urfamızın dört etrafı bağlık bahçelik” diye… Şimdi bu bağ ve bahçelerin
yerleri gecekondularla doldu.
O devirde üzüm o kadar çok yetişirdi ki Urfa’da.
Hatırlıyorum amcam, Hacı Bakır kendi yetiştirdiği üzümü kamyonlarla
Diyarbakır’a gönderir halde sattırırdı. Ben görmedim ama aile büyüklerinden
duydum. Rahmetli dedem Şıh usta Ramazan efendi de, beslediği asil atlar için
damlar dolusu üzümü kışın yedirmek üzere ambarlara koyarmış..
Neyse, biz gelelim yazımızın konu başlığına..
Yukarıda bahsettiğim üzüm çeşitlerinden biri olan
olgunlaşmış kara üzümden yapılırdı. “Eşkili” dediğimiz turşu içeceği..
Taylarla (Büyük sepet) kara üzüm evlere getirilir.
Mahalleli kadınlar imece usulü evin hanımına yardıma gelirler, üzümler
saplarından ayrılır, yıkanır, adam boyundaki küplere doldurulur. Küplerin en
üst bölümlerinde de üzümün sapları konur, küplerin kapağı hava almayacak
şekilde kapatılır ve ağızları sıvanırdı. Küpler, Zerzembe’de bulunan saman,
kurutulmuş kepek vs. ile küpler yarıya kadar alt kısmından itibaren bu
metaryelere gömülür, takriben kırk gün bekledikten sonra küpün kapağı açılır.
Fermente olmuş üzüme belli ölçüde tuz atılır ve bir müddet sonra süzülen bu
üzüm suyu artık kara üzüm renginde eşkili olmuştur. Bu suya yeterli miktarda
iğneyle delinmiş, yeşil Urfa isotu atılır. İşte bu elde edilen küplerle eşkili
de hayır için isteyene ve komşulara bikir veya sulandırılmış vaziyette
dağıtılırdı.
O devirde bağı olan hemen hemen her Urfalının
evinde, dağıtmak için eşkili bulunurdu. Eşkili tutmakta bir beceri isterdi.
Rahmetli Hacı Bakır amcamın eşi Rahmetli Hacı Emine bibimle Rahmetli Mehmet
Nuri amcamın eşi Zeliha hanımın tuttukları eşkililer, aile ve komşular arasında
çok beğenilirdi.
Şimdi ne o kadar üzüm mevcut, ne de o eşkiliyi
yapacak hanım var.
Şimdi ne yazık ki insani ve ahlaki değerler
erozyona uğramış ve tabir caizse eşkilinin çöpe atılan kısmı bile aranır hale
gelmiştir.
İyi biliyorum. Halen eşkili yapabilecek kadar üzümü
ve bağlı olan kimseler var. Var olmasına var ama gel gör ki, Atalarının
davranışlarındaki o cömertlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhu kendilerinde yok.
Bu manada;
ne
acı ki; bencillik toplumun büyük bir bölümüne egemen olmuş vaziyettedir.
Kıymetli okuyucularım. Yazımın içeriğinden de
anlamışsınızdır.
Benim özlemim eşkiliye değil, o dönemde yaşamış atalarımızın
insani ve ahlaki değerlerinin güzelliğindedir.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride,
kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…