Köşe Yazısı

AĞLAMA RECEP, DİN KARDEŞİYİZ !

K. Eren Akalın

K. Eren Akalın

Tüm Yazıları Gör


 


 


16 Kasım 2000,


 


Durmaksızın yağan bir yağmur var dışarıda,


 


İstanbul olanca hiddetiyle kışa hazırlanıyor;  


 


Gökyüzü zifiri karanlık.


 


*         *         *


 


Geberircesine  hastayım,


 


Soğuktan buz tutan bedenimi 3 yorgan ısıtamıyor,


 


Saat 16:00 gibi yarı baygın bir biçimde uyanıyorum,


 


İçimde manasız bir sıkıntı var.


 


*         *        *


 


Kısa bir süre sonra telefonum çalıyor,


 


Urfa’dan sevgili  arkadaşım Şerif Bendaş arıyor,


 


“Ne var ne yok?”


 


-İyidir, biraz hastayım,


 


“Nerdesin?”


 


-Yurttayım,


 


“Ahmet Kaya ölmüş diyorlar, duydun mu ?”


 


*         *         *


 


İşte o andan itibaren tirtir titreyen bedenim soğuğu hissetmemeye başlıyor,


 


Hastalığımı falan unutuyorum,


 


Telefonu nasıl kapadığımı dahi hatırlayamıyorum hatta,


 


Bir anda 20 senem yitip gidiyor geçmişimden,


 


Onunla birlikte bir parça da ben ölüyorum,


 


 


 


Son noktayı ise Ahmet Kaya’nın  onur timsali olan  eşi  Gülten Kaya koyuyor; “Türkiye’ye demokrasi gelene kadar Ahmet’in mezarı bu ülkeye gelmeyecek”


 


*        *          *


 


Şimdi ise şarkıları Mecliste  Grup Toplantılarında çalınıyor,


 


Pişmalıktan değil, aymazlıktan,


 


Utanmıyor siyaset  bezirganları,


 


Bir de sözüm ona salya-sümük ağlıyorlar,


 


Bense sadece gülüyorum,


 


Cesedi hala Paris’te sürgün yatan Ahmat Kaya’nın doyumsuz sesi ise kulaklarımda çınlıyor


 


“Bu Ne Yaman Çelişki Anne ?!”







1.654 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir