Cihat Kürkçüoğlu
22 Kasım 2006
şükrü Algın, yüreği Urfa sevgisiyle dolup taşan, Urfa’nın kültür ve folklor ögelerini şiirlerinde sokak sokak, taş taş işleyen bir Urfa tutkunu, bir söz ustası. şanlıurfa’da düzenlenen kültürel toplantılarda, şiir akşamlarında bas sesiyle okuduğu şiirlerinden mısralar bir çoğumuzun belleğinde yerini bulmuştur. “Eyvanların Dili” şiirinde evlerimizin mimari ögeleri “mermer döşeli hayatları”, “dört küpeli havuzları”, “gömme dolaplı”, “camhanalı”, odaları, “dantel dantel işlemeli kuş takaları”nı tanır, hayatlarımızda yetiştirilen “ceviz ağacı”ndan, ketenköyneği incir”den, “yediveren ariş”ten, “annep”ten, “melesir”den, “muhammediye gülü”nden eski Urfalıların nasıl da yeşil tutkunu, çevre dostu insanlar olduğunu anımsar, evlerimizin vazgeçilmez konukları “tumanlı, hızmalı, halhallı kuşlar”la tanışır, bu kuşların erkek ve dişilerinin ötüşlerini dinleriz.
“Çardaklı Kahve”, “Hızmalı Köprü”, “Taşlar da Konuşur”, “Bedestan”, “Bakırcılar Çarşısı”, “Atar Pazarı”, “Cıncıklı Hamam” şiirleri başta olmak üzere bir çok şiirinde adım adım Urfa’yı dolaşır, gezer, tanır ve 13 bin yıllık tarihin bu eski şehrini tüm kültürel ve folklorik ögeleriyle içimize sindiririz. Kısacası şükrü Algın şiirlerinde, çok sevdiği ve gönülden bağlı olduğu Urfa’nın zengin kültür yaşamını okuyucusuna tanıtan bir kültür elçisidir.
“Kayıp Ozan” şükrü Algın’ın 1988 yılında yayınladığı ilk şiir kitabı. Bu kitabı “Bir Damla Söz” (1996), “Bir Tutam Sevgi” (1999), “Aynalar Süt Mavisi” (2003) adlı şiir kitapları izledi. şükrü Bey’in geçtiğimiz aylarda yayınlanan son kitabı ise “Düşüncelerim ve Özlü Sözlerim” (2006) adını taşıyor.
1937 doğumlu bu ozanımız, Türk Meydanı mahallesi sakinlerinden “Mustafaoğulları” lakabı işle anılan Bakır Efendi’nin oğludur. Annesi Hatice Hanım’dır. şanlıurfa Erkek Sanat Enstitüsünü, Lise Edebiyat bölümünü ve Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra 25 yıllık memuriyet yaşamında öğretmenlik, kadastro fen memurluğu yaptıktan sonra emekli oldu.
şükrü Algın’ ailesinin baba tarafından mı, anne tarafından mı bilmiyorum ama sanatçı bir ailenin genlerine sahip olduğu muhakkak. Zira, Uzun yıllar Endüstri Meslek Lisesi’nde mobilya dekorasyon öğretmenliği yapan kardeşi Abdülkadir Algın da, kaba ağaç kütüklerini dantel dantel işleyerek sanat eserine dönüştürme becerisine sahip iyi bir eğitmen, müzik sanatı ile yakından ilgilenen, türküleri dillerden düşmeyen iyi bir bestekâr ve halk ozanı. Abdülkadir Bey de ağabeyi gibi, gerek ağaç oyma, gerekse halk müziği alanındaki eserlerine tutkunu olduğu Urfa’dan motifler katmayı yeğleyen bir Urfa sevdalısı, hatta “kara sevdalısı”. Besteleyeceği türkülerin konusunu belirlerken ve sözlerini yazarken Abdülkadir Hoca’nın bir yılı aşkın araştırmalar yaptığını yakından biliyorum. Uzun araştırmaları sonucunda eline geçirdiği yüz yıl öncesine ait bir “kesim kâğıdı”nda* geçen “Halep Kemeri”, “Sırma Kadife Mintan”, “Gümüş Haphap” gibi folklorik ögeleri, son yıllarda dillerden düşmeyen “Çömçe Gelin” türküsüne konu etmiştir. Sayın Algın bu türküsünün;
“Çömçe Gelin olasan
Her kapıda durasan
Uşahların elinde
Mahleyi dolanasan” dizelerini içeren ilk dörtlüğünde folklorik bir ögemiz olan “Çömçe Gelin”i yalın ve anlaşılır bir dille anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda karşılık bulamadığı sevgisinden ötürü sevgilisine bedduada bulunuyor ve ne denli güçlü bir halk ozanı olduğunu gösteriyor.
şükrü Algın’ın kızı Semra Algın’ın şanlıurfa Belediyesi tarafından yayınlanan “Yöremizden Sofranıza Urfa Mutfağı” adlı kitabını geçtiğimiz aylarda tanıtmış ve bu hanım kızımızın yemek sanatının iyi bir ustası olduğunu siz değerli okuyuculara anlatmıştım.
şükrü Bey’in ınş.Müh. ve Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Doçent adayı öğretim üyesi oğlu Murat Algın da, Urfa’nın Roma döneminden gelen “mozaik sanatı” üzerine araştırmalar yapan, Fırat kenarından topladığı rengarenk taşları kendi ürettiği teknolojik aletlerle kırıp bunları bilgisayar ortamında sanat eseri mozaik tablolara dönüştüren, böylece sanatla bilimi-teknolojiyi birleştirmeyi kafasına koymuş ve bu alanda epey ilerleme sağlamış genç bir bilim insanı.
Semra Hanım’ın ve Murat Bey’in sanatla ilgili yeteneklerinin sadece baba genlerinden değil, annelerinin mensubu olduğu “Ergin” ailesinden de kaynaklandığını söylemeliyim. Zira dayıları emekli kütüphaneci Emin Ergin, Urfa’nın yetiştirdiği değerli bir folklor uzmanı ve yayınladığı kitaplarla bilgilerini topluma aktaran bir araştırmacı. Öğretmen emeklisi Fikret Ergin ise, babasından devraldığı Urfa’nın geleneksel ağaç oyma sanatını günümüzde yaşatan değerli bir ağaç oyma ustası.
Evet, sözü fazla uzatmadan konuyu şükrü Algın’ın geçtiğimiz aylarda yayınlanan “Düşüncelerim ve Özlü Sözlerim” adlı kitabına getirmek ve bu kitapla ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kitabın kapağında Urfalı değerli ressam değerli dostum Remzi Kara’nın fırçasından çıkmış şükrü Algın’ın gülen portresi sizi karşılıyor. Kapaktaki portre daha size ilk başta yazarın dünyaya gülerek bakan enerji dolu kimliğini anlatmaya yetiyor. Sayın Algın’ın, eşi Müzeyyen hanıma ve çocuklarına teşekkürle başladığı 96 sayfadan oluşan kitabında yaşam boyu düşünce birikiminin ve dünyaya bakış felsefesinin ürünü olan çeşitli konularda 269 adet özlü sözü yer alıyor.
Peygamberlerin, din büyüklerinin, devlet adamlarının, ozan ve bilge kişilerin, filozofların topluma öğüt niteliğindeki özlü sözleri zamanla “atalar sözü”ne dönüşüyor ve kuşaklar boyu insanların davranış biçimlerini yönlendiriyor.
şükrü Algın’ın kitabındaki kültür ve sanatla ilgili birkaç özlü sözünü sizlerle paylaşarak yazıma son veriyorum.
“Kültür hazinelerini korumasını bilen toplumlar, kendi varlıklarını tarihin akışı içerisinde devam ettirmesini bilen toplumlardır”.
“Sanat ruhumuzdaki sevgi pınarlarının dolarak taşmasıdır”
“Sanat sevgiden doğan güzelliklerdir”
“şiir içimize sığmayan duygularımızın esintisidir”
Sayın Algın’a yaşam boyu mutluklar diliyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
* şanlıurfa’daki evlenmelerde kız tarafının oğlan tarafına gönderilen ve içerisinde oğlan tarafından istenilenlerin yer aldığı liste.