Cihat Kürkçüoğlu
19 Nisan 2006
şanlıurfa ekonomisinin lokomotifinin tarım, tarıma dayalı sanayi ve turizm olduğu konusunda artık herkes hemfikir. Atatürk Barajı, Urfa tünelleri ve sulama kanalları vasıtasıyla yıllardır çatlak olan verimli topraklar sulanmaya başlanmış ve tarımda eskiye göre kıyaslanamayacak oranda ürün artışı sağlanmıştır. Tarıma dayalı sanayi konusunda henüz istenilen düzey yakalanmamış olsa bile, devreye giren ikinci organize sanayi bölgesi ileriye umutla bakmamızı sağlıyor. Tarih ve kültür şehri şanlıurfa’nın ekonomik kalkınmasının diğer bir lokomotifi olan turizm konusunda ise henüz arzu edilen düzeyde olmadığımız bir gerçek. 1992-96 yılları arasında şanlıurfa Valiliği ve şURKAV öncülüğünde gerçekleştirilen ve Urfa turizmine büyük bir ivme kazandıran Balıklıgöl Çevre Düzenleme Projesi, tarihi evlerin onarılmasıyla devreye giren birkaç konukevi, El-Ruha, Asur ve Kilim gibi oteller dışında (Harran ve Köran otelleri daha önceleri yapılmıştır) son yıllarda şehir merkezinde turizme yönelik önemli yatırımların yapılmadığını söyleyebiliriz. Urfa’nın inanç ve kültür turizmi potansiyeli bu yatırımların çok fazlasını hakkediyor. Millet Hanı, içersinde arkeoloji müzesi, kütüphane, konferans salonları, sergi salonları, butik otel, restoran, kafeterya, el sanatları üretim ve satış mekânlarının yer alacağı sosyal aktiviteli Türkiye’nin en büyük Kültür Merkezi olmayı halen bekliyor. Hanın sosyal işlev verilecek güney bölümünün projesi Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan geçmiş olmasına karşın restorasyon ihalesi henüz yapılamadı. Müze ve diğer kültür yapılarının yer alacağı kuzey bölümün proje ihalesi ise bekliyor. Üç yıl önce ıl Özel idaresi tarafından Kurtuluş Müzesi yapılmak üzere kamulaştırılan Mahmut Nedim Konağı’nda henüz bir gelişme yok. Gümrük Hanı dışındaki hanlarımız restore edilerek turizme kazandırılmayı, tarihi evlerin yer aldığı Yorgancı Sokak adası “Pansiyonlar Adası”na dönüştürülmeyi bekliyor. Urfa şehir surlarının günümüze ulaşmış tek yapısı Mahmutoğlu Kulesi, tümüyle yıkılıp tarihten silinmek üzere. Mevlevihane Projesi, yarım bırakılmış haliyle şehrin bağrında bir hançer gibi duruyor. Ancak şehir merkezinde umut verici gelişmeler de yok değil. AB Kültürel Mirası Geliştirme Hibe Proğramı çerçevesinde şanlıurfa Belediyesi’nin “Tarihi Hanlar Bölgesi ıyileştirme Projesi”, ayrıca tarihi sokakların rehabilitasyonu gelecek turizm sezonuna yetişeceğe benziyor. Geçtiğimiz günlerde alt yapı ihalesi yapılan Halepli Bahçe Projesi de gelecek sezona yetişecek gibi görünüyor. Divan Yolu Projesi ise görsellik açısından şehrin turizmine şimdiden olumlu katkı sağlamış durumda. şehir merkezimiz bu durumda iken, ören yerlerimizde durumun hiç de iç açıcı olmadığı görünüyor. En önemli turizm güzergahımız Harran-Soğmatar yolu yıllardan bu yana asfaltlanmayı bekliyor. Harran, Çoban Mağaraları,Bazda Mağaraları,Han el-Ba’rür Kervansarayı, şuaybşehri harabeleri ve Soğmatar harabelerinin yer aldığı bu güzergah, Urfa turizmi için büyük bir şanstır. Ancak yıllardan beri bu şansımızdan yeterince yararlanamadığımız da bir gerçek. Harran’da Kaymakamlığa ait Bazda Motel ve restore edilerek turizme açılmış 3-4 ev dışında turizme hizmet veren yapı bulunmuyor. Bu evlerde ise, geleneksel giysi ve meşrubat dışında turiste bir şey sunulamıyor. Yıllar önce Kültür ve Turizm Bakanlığınca kamulaştırılan 5 adet kubbeli ev restore edilerek turizme kazandırılmayı bekliyor. Turizm sezonunda günde onlarca otobüsün uğradığı bu ören yerinde hijyenik ve modern umumi tuvalet dahi yok. Bazda Mağaraları ve Han el-Ba’rür Kervansarayı restore edilmeyi bekliyor. Buralarda da tuvalet bulunmuyor. şuayb Peygamber’in yaşadığına inanılan ve en az Harran kadar önemli olan şuaybşehri ören yerinde, gölgesinde oturulup dinlenilecek bir tek ağaç, bir şeyler içilecek bir mekân ve tuvalet yok. Musa Peygamber’in yaşadığına inanılan, Babil-Asur dönemlerinden Bizans dönemine kadar gök cisimlerinin kutsal sayıldığı Pagan inancına ait tanrı kabartmalarının ve açık hava mabedinin yer aldığı Soğmatar ören yerinin de durumu şuaybşehri’nden farklı değil. GAP Turizminin en önemli güzergahı olan Harran-Soğmatar yolu, köy yolu olmaktan öte, otobüslerin gidebileceği şehirlerarası devlet yolu kalitesinde ele alınarak bir an önce bitirilmeli ve bu güzergahta yer alan ören yerlerindeki sözü edilen eksiklikler bir an önce giderilmelidir. Bu ve benzeri sorunlar çözümlenmeden tanıtıma yapılacak harcamaların yarardan çok zarar getireceğine inanıyorum. Zira memnun olmayan, hayal kırıklığına uğrayan bir turist, bin turistin gelmesini engelleyebilecektir. Tüm bunların ve benzer sorunların çözümlenmesinde her şeyin Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan beklenmesi, umutların bakanlıktan gelecek ödeneklere bağlanması son derece yanlıştır. Bu sorunların, sayın valimiz Yusuf Yavaşcan’ın öncülüğünde, acil eylem planı çerçevesinde ele alınarak yerel kaynaklarla çözümlenmesi, son üç yıldır Urfa’da durma noktasına gelen restorasyonlara (bunda, son üç yıldır yaşanan vali değişikliklerinin etkili olduğu söylenilebilir) yeniden start verilerek tarihi yapıların turizme kazandırılması gerekiyor. Önceki dönemlerde görev yapan sayın valilerimiz Ziyaeddin Akbulut, şahabettin Harput ve Muzaffer Dilek’ten alışkın olduğumuz restorasyon hizmetlerini özledik desem yanlış olmaz. Artık bu boşluğu bir an önce doldurmanın zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir. Ancak her şeyden önce, inanmak ve dediğim gibi ciddi bir planlama yapmak gerekiyor. Urfa, turizm pastasından hak ettiği payı ancak böyle alabilir. Bu konuda sayın valimize çok iş düşüyor.