İbrahim Halil Okuyan
1 Kasım 2006
2006 yılı Mayıs ay’ında Urfa’mızı ziyaret eden Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Bin yıl kadar eski, on yıl kadar yeni Harran Üniversitemiz’e” de uğramış, incelemelerde bulunmuştu. Bu sırada Sayın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Sayın Milletvekillerimizin çoğunluğu da oradaydılar. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Uğur Büyükburç Üniversitenin sorunlarını açıklarken hazırlıkları tamamlanan Eğitim ve Güzel Sanatlar Fakültesi ile 4 yıllık Turizm ve ışletmecilik Yüksekokulunun Kuruluş Kararnamesinin çıkarılması konusunu Milli Eğitim Bakanına arz’etmiş, Sayın Bakan da Milletvekillerimizin hazır bulunduğu ortamda gerekeni yapacağına dair söz vermişti. Sayın Başbakan ise bu arada Üniversitenin acil ihtiyacı olan ödeneklerin bir an önce gönderilmesi için destek va’dinde bulunmuştur. Biz bu söz ve vaidlerin 1-2 ay’a kalmadan gerçekleşeceğini sanıyorduk. Maalesef aradan 6 ay geçmiş olmasına rağmen Urfa için verilen; bir’i Milli Eğitim Bakanının ağzından, diğeri de Başbakan’ın ağzından çıkan bu iki söz ve vaid gerçekleşmemiştir. ıstenen; Rektör veya başka bir şahısla ilgili bir talep olmadığı gibi,oldukça geri bıraktırılmış Güneydoğu’nun bir bölgesinin hızla kalkınmakta olan bir Üniversitesine, Harran Üniversitesine bir katkıdan başka birşey değildi. Koca Başbakan ve O’nun kabinesindeki yetkili bir Bakan nasıl sözlerinde durmazlar? Nasıl emeklemekte olan bir taşra politikacısı gibi Üniversitenin umutlarını boşa çıkarırlar, anlayamadım. “Söz namustur!” “Söz ağızdan çıkar” darb-ı mesellerini en iyi bilmesi gereken kişiler zannımca devlet adamlarıdır. Çünkü, onların sözü halkça ve diğer devlet umurunde “senet” gibi kabul edilir. Üstelik bölge milletvekillerinin de şahitliğinde verilen sözün hiç mi değeri olmadı? Veya milletvkillerimizden birisi bu sözleri vaidleri hiç mi sahiplerine hatırlatmadılar? Buna pek ihtimal vermiyoruz ama, “Demek ki Ülkemizde siyaset bu imiş” demekten ve aldatılmışlığımızı düşünmekten başka bir şeyi de aklımıza getiremiyoruz. Halbuki Sayın Başbakan ve Bakanı bu ziyaretten pek memnun kalmışlardı. Ziyaret ettikleri başka Üniversitelerde gerek eğitim ve bilim seviyesi ve gerekse peşin hükümlü Rektörlerin davranışlarından pek hazzetmeyen sayın Başbakan ve Bakanı burada adeta moral bulmuşlar. Harran Üniversitesini ve Rektörünü pek sevmişlerdi. Sözler ve vaidler galiba biraz da bu ilginin semeresi idi. Ama yapılmadıktan yerine getirilmedikten sonra ne çıkar. Devletin himmeti olmazsa bu işler nasıl bitirilir? Harran Üniversitesi, Sayın Rektör Uğur Büyükburç ve kıymetli ekibinin feragatli çalışmaları ile bir kasaba Üniversitesi seviyesinden kurtulup bugünkü kemaline erdi. Ama daha yapılacak çok işler vardır. Bir Türkiye ve Dünya Üniversitesi kapasitesine ulaşmak kolay mı? Çalışan bir Rektörden bölgenin ve Üniversitenin verimli olması için tasarlanan ve hazırlıkları tamamlanan iki Fakülte ile bir yüksek okulun “Kuruluş Kararnamesi”ne verilen söze rağmen yapmamak ve yine söz verildiği halde maddi konuda destek olmamak reva mı? Oysa bilinse bu destekler Harran Üniversitesinin Stratejik Gelişme Plânının uygulanması ve yarım kalan işlerin bitirilmesi için ilâç gibi, gıda gibi lâzım. 1992 de kurulan Harran Üniversitesi’nin gerçek bir Üniversite formasyonuna kavuşması için, Bölgenin ve Ülkenin kalkınması için biber gibi lâzım. Söz verildiğine göre bunlar yerine getirilmeli. Ki, Hükûmetimize güvenimiz yaşasın, sarsılmasın. Umudun kırılması çok hazin bir tablodur. Sayın Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı umarız sözlerini yerine getirirler. Umutsuzluğun adamları olma durumundan kurtulmuş olurlar. Biz sükût-u hayale uğratmazlar…