İbrahim Halil Okuyan
22 Eylül 2006
1980 li yıllarda bizde Özelleştirme başlarken Avrupa neredeyse yolun sonuna gelmiş gibiydi. Yani onların tecrübelerinden bol bol yararlanabilecek durumdaydık.
1984 yılında Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu’nun Özelleştirilmesi ilk icraat olarak ele alındığında bu işle uzaktan yakından ilgisi olan çok kimse özelleştirme taraftarı kimseler olmalarına rağmen; “Özelleştirmeğe “Et ve Süt” kurumlarından başlanılmasının yanlış olduğunu savundular. Bunun en sonlarda ele alınması gerektiğini söylediler. Bu yanlışın Memleketin hayvancılığının gerilemesine sebep olacağını” vurguladılar. Ama dinleyen olmadı. Hayvancılığı yakından ilgilendiren bu kurumların kombina ve tesisleri alelacele satılmağa başlandı.
O tarihlerde Et ve Balık Kurumu’nun 30 olan Kombina sayısı yok bahasına satıla satıla kısa bir zaman aralığında 13 e kadar düştü ve yanılmıyorsam orada kaldı. Yalnız, satılan Kombinalar Türkiye’nin en işleyen, hayvancılık bölgelerine yararlı olan Kombinalardı. Tabir caizse işlemeyen döküntüler elde kaldı ve “Et-Balık Kurumu Genel Müdürlüğü” bunlarla başbaşa bırakıldı. Bir bakıma; “Al zararla çalışmana devam et” denildi.
Bir yandan terör belâsı ile Ülkemizde hayvancılık gerilerken, bir yandan da et ve süt hayvanı besicilerinin işi bunlarla ilgili Kurumların Özelleştirilmesi vesilesiyle kırıldı. Besicilik maalesef Devletin yaptığı zamansız ve isabetsiz satışlarla darbe yedi.
O yıllarda yapılan yerinde itirazlar dikkate alınmış olsaydı hayvancılığın bugünkü can çekişi gündeme gelmezdi. Basında yayınlanan “Kombinalar geri gelecek” haberleri başka türlü olurdu. Hayvancılığın zevalini haykırmazdı.
Evet, Et-Balık Kurumu Kombinaları geri gelecek ama nasıl gelecek? Bir’e sattığımızı bin’le geri alabilecek miyiz? Ne mümkün? Satılan Kombinaların büyük bölümü çoktan gaye dışı kullanılmağa başlandı ve her köşesine bir rant kapısı açıldı. Belki yine de en temiz kalanı Urfa Kombinasıdır. Hiç olmazsa burada yine esnaf kesimi ve tüccarlar için et üretimi yapılabiliyor. Birçoğunda bu kadarı bile kalmadı.
Türkiye’de Özelleştirme’nin Devlete ve Millete fazla birşey kazandırdığı inancında değilim. Bilhassa konumuz olan et ve süt hayvancılığı için de büyük darbe olmuş, zamanında milyarlarca Liraya yapılan tesisler pul hesabı ucuz satışlarla Devletin elinden çıkmıştır. şimdi bunların yeniden ihya edilmesine Devlet Bütçesi kâfi gelmez. Öylesine önemli kayıplar söz konusudur.
Tiyatro sanatçısı Rahmetli Muammer Karaca’ya; 1950’li yıllarda tedbir alınmasına yardım amacıyla, “Komünizm Türkiye’ye geliyor..” demişler. O da; “Endişe etmeyin, gelsin canım” demiş, ve ilâve etmiş “Ankara’da Kızılay’a bir indimi tanınmaz hâle gelir”
Avrupa’da başlayan Özelleştirme yıllar önce bize de geldi. Hâlâ uğraşıyoruz. Tanınmaz hale getirdik. Bizden sonra başlayan “Doğu Avrupa Ülkeleri” bile bitirip bir tarafa koymayı başardılar.
Biz ise 20 küsûr yıl önce özelleştirdiğimizi şimdi Devlet eliyle yeniden ihya etmeğe çalışıyoruz. Bakalım nasıl olacak.. Nasıl Özelleştirme ki, tekrar devletleştirmeğe mecbur kalınıyor.