İbrahim Halil Okuyan
21 Eylül 2006
ınsanlığı nefret ettiren yalan-dolan politikaları ile Irak’a savaş açan, ısrail’in insanlık dışı politika ve savaş hezeyanlarına cevaz veren bir numaralı Yahudi destekçisi, çocuk katili Bush’un bir tutulur yanı olduğunu bir dostumuz bize hatırlattı. Ne’ymiş efendim? Bush’un şairliği de varmış.. Devlet Adamları’nın görevleri yanında şiirle uğraşanları da çoktur. Osmanlı da birçok şair padişah, sadrazam, vezir görmek mümkündür. Cumhuriyet döneminde de azımsanmayacak sayıda şair Bakan ve Milletvekilimiz olmuştur. Milletvekilimiz Sayın M. Atilla Maraş’ın hazırladığı “şair Milletvekillerimiz” isimli eser TBMM Başkanlığınca yayınlanmıştır. Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğundan günümüze kadar yaşamış şair Milletvekillerini tanımak mümkündür. Bizde olduğu gibi diğer devletlerin de şair Bakanları, Başkanları, Milletvekilleri vardır. Bizimkilerin ve onların edebi değerleri tabii ki ayrıca araştırılmağa değer. Biz burada dostumuzun hatırlattığı Bush’un şairliğine birazcık değinelim. ABD Başkanı George W.Bush bizim selâmetler ve sihhat dilediğimiz eski başbakanlardan Sn. Bülent Ecevit gibi şiir yazmayı seviyormuş. 2003 yılı Ekim ayında eşi Laura 5 günlük bir Avrupa seyahatine çıkınca özlem duyguları kabarmış ve First Lady Laura’ya bir şiir döktürmüş. şöyle: Sevgili Laura Güller kırmızı Menekşeler mavi Ah naçiz bedenim yumağını özledi Kediler ve köpekler de özledi seni Barney hala çok kızgın düşürdüğün için Hırsından ayakkabını yedi Güller daha kırmızı Bense hüzünlüyüm O çekici Fransız(*) seni öptüğü için Bu uzaklık sevgilim duvar gibi Serüven istersen bir daha, uçak gemisine atla.. (*) Fransa Devlet Başkanı Chirac Evet, şiir tema olarak romantik bir hasret şiiri. Bush’la beraber kediler ve köpekler de Laura’yı özlüyor… Bu onların kültüründe doğal bir şey… Barney adlı köpek hırsından özlediği kişinin ayakkabısını yiyor.. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac Laura’nın elini öptüğü için Bush’un kıskançlık duyguları(!) kabarıyor ve uçak gemisine atla gel diyor, zira uzaklık duvar gibi imiş… şiirin Laura’ya takdiminden sonra kadıncağız çok beğenmiş olacak ki, bunu birkaç yerde okumuş ve böylece dünyaya yayılmış. Bush’un şiirini bana getiren dostumla okuyup biribirimize bakıştık. şiir demek için epeyce zorlandık. “Ama gene de iyi” diye düşündük. Zira, bunda masumların öldürülmesi, Irak’ın Bağdat’ın harabeye dönüşmesi, kimyasal gazlar, misket bombaları yoktu. Yahudilerle dayanışma yer almıyordu. Anlıyorduk ki, Bush’un da nihayet Laura’yı özleyebilen bir kalbi(!) varmış… Tabii dostumuzla birlikte seviniyor ve “Keşke Bush hep şiir yazsa, politikayı bıraksa da hem kendini, hem dünyayı rahat bıraksa” diyoruz. Ama bir yandan da “Acaba şahin Dışişleri Bakanı onu rahat bırakır mı?” diye tereddüt ediyoruz. şiirine tahammül mümkün de, terörüne, diktatörlüğüne, zalimliğine tahammül kabil değil. Dünyanın başına bulunmaz bir belâ işte…