İbrahim Halil Okuyan
5 Eylül 2006
ınsan televizyon ekranında seyr’ederken bile dehşete kapılıyor. Koca bir ormanlık bölge 5-6 gündür yanıyor, söndürülemiyor. ızmir’den Adana’ya kadar Türkiye yarımadasının Ege, Akdeniz sahilleri koca bir yay alevlerin kucağında kül olup gidiyor. ızimir’in Aydın’ın, Muğla’nın, Antalya’nın, Mersin’in, Adana’nın en güzel, en yeşil çamlık bölgeleri, sahiller binlerce hektar ormanlık alan bölük bölük yanıyor. Onlarca, yüzlerce işçi, iş makinası, uçak, helikopter ve çevre halkı bu yangınları söndürmek için uğraşıyor ama nafile. Yanacak yanıyor, kurtuluş yok. Bazan iskân yerleri, hayvan ahırları bile ateşin gazabından kurtulamıyor. Çamlarla beraber zeytin ve incir ağaçları da kül olup gidiyor. Cehennemi andıran orman yangınlarında kusurların yüzde 97 si insanlardan kaynaklanıyormuş. Bu insanlara ne demeli? Onlar bu Yurdun insanları değil mi? Tarla açmak için bile kasıtla orman yakanlara insan demekte zorlanıyorum. Bunların yanında piknik yaparken ateşi söndürmeden gidenler yangına sebep oluyorlar. Dinlenirken sigara içenlerin attığı bir izmarit koca ormanı kül edebiliyor. ınsanların kusuru yüzde 97 olduğuna göre en ufak bir ihmal icabında bir bölgeyi yeşilin coğrafyasından mahrum edebiliyor. Diğer felâketler arasında yıldırım düşmesi, kırılan bir şişenin güneşte mercek halini alıp bir yaprağı tutuşturması, anız veya ot temizliği yapalım derken ormanın da yok edilmesi yine insanların dolaylı veya doğrudan doğruya ihmali ile meydana gelen felâketler. Orman yangınları bitki örtüsünü yok ettiği gibi, ormanlarda yaşayan canlı hayvan hayatını da yok etmektedir. Hatta diyebiliriz ki, bu son orman yangınlarında meydana gelen zararlar arasında bir kısım bitki ve hayvan türünün ebediyyen, bir daha görülmemek üzere dünyaya veda ettiği de söylenebilir. Çünkü, yangın alanı geniş bir coğrafya ve bitki ve hayvan türleri sayıları hızla azalmakta olan bir zaman… Herşey mümkün. Temmuz, Ağustos ayları Türkiye’de yoğun bir turizm mevsiminin yaşandığı ve yangın çıkan orman çevrelerinin yerli ve yabancı turistlerle dolu olduğu bir zaman. Otellerin tam kapasiteyle çalıştığı bir dönem. Ne yazık ki, ard’arda gelen yangınlar Milletin rahatını kaçırdı, herkes evinin yolunu tutarak bölgeden çekildi. Bunun zararı da yine Ülkemize çıktı. Turizmden beklenen gelir elde edilemedi. Yangınlar kötü bir etken oldu. Bu gibi geniş etkenli orman yangınlarında komşu ülkelerin birbirine yangın söndürmede yardımcı olması iyi bir gelenekti. Fakat aynı günlerde Yunanistan ormanlarının da alevlere teslim olması onları da kendi derdine düşürdü. Ülkeler birbirine yardımcı olamadı. Her yıl Temmuz-Ağustos ayları yangın riskini de beraber getirdiği için Ülkece tedbirli olmak zorundayız. Yangın söndürme araçlarımızı gelecek yıllar için takviye etmeli, ormanda piknik yasağını yaz başından itibaren uygulamalı, her türlü tedbirin alınmasında geç kalınmamalı. Yangın alanlarının yeniden diriltilmesi için fidan dikimine zamanında başlanmalı ki, fidanlar ağaç olsun, kapkara görüntüler yeniden yeşillensin. Bir ağaca bile kıyılamazken koca ormanların yanışına nasıl tahammül edilir? Onların bakımı ve korunması hepimiz için görev olmalı. Ciğerlerimiz yanmamalı.