İbrahim Halil Okuyan
30 Mayıs 2006
Son günlerde şehrimizi ziyaret eden siyasi kimlik sahibi değerli bir zatın konferansını dinlemek üzere DSı Konferans Salonunda bulunuyorduk. Ömrünün bir dönemi Avrupa başkentlerindeki Büyükelçilik görevlerinde geçmiş olan değerli insan Onur Öymen tam zamanında salona girdi, vakit kab’etmeden ve dinleyicilere vakit kayb’ettirmeden konferansına başladı. Bunu özellikle belirtmemizin sebebi bilhassa siyasi sorumluluğu da olan kişilerin zaman mefhumuna önem vermemelerine mukabil, o günkü toplantıda bu aksaklığı yaşamamamızdı. Takdirle karşılandı ve hatibin sözlerini can kulağı ile dinlemeğe koyulduk. Hatip asırlar olmuşcasına Avrupa Birliğine girmiş gibi idi ama maalesef biz, salondaki izleyicilerin AB yi girmesi için de sanki asırlarca zaman lâzımdı. Birçoğu adeta oraya konferansı sabote etmek için gelmişlerdi sanki.. Ne dinleyenleri rahat bırakıyorlar, ne kendileri dinleyebiliyorlardı. Yüksek sesle Arapça, Kürtçe, Türkçe konuşmalar.. Susmayan, herbiri ayrı telden çalan cep telefonlarına yüksek sesle cevaplandırmalar, aşırı-sınırsız başkasına zarar verecek derecede bir hürriyet ortamı… Biz hatibin konuştuklarına kilitlenmiş gibiydik. Ama bir kısım arkadaşlarımızın sabır sınırları aşıldığı için gitmek mecburiyetinde kaldılar. Sayın Öymen de sağolsun, bu olumsuzluklardan hiç etkilenmemişcesine anlatacaklarını anlattı ve kimseyi usandırmadan konferansını tamamladı. Hatibin ele aldığı konular Ülkemiz ve Urfa’mız için seçilmiş derecede yararlı şeylerdi. Bunları iyice dinlemek ve fikren istifade etmek için oraya gelenlere ve bilhassa konferanscıya saygı göstererek sükûnet içinde olmamız elzemdi. Ne yazık ki yapamadık, bir Urfalı olarak bundan utandık, üzüntü duyduk. ıtiraf edelim ki, bu halimiz yeni değil. Devlet Su ışleri Salonunda bulunduğumuz konferans, sempozyum, panel, konser, tiyatro, sohbet toplantılarında sık sık bu gibi olumsuzluklarla karşılaşıyoruz. Cep telefonu edinmede Avrupa standartlarını aştık ama maalesef kullanma standartlarında aksine çok geride kaldık. Bu gibi kültürel toplantılarda hâlâ telefonumuzu kapatmayı dahi öğrenemedik. Onun için en can alıcı hassas kelâmlarda çalınan zillerle herşeyi berbat etmenin ustası(!) Olduk. Maalesef bu durum bize hiç yakışmıyor ve Urfalı dinleyici, seyirci bu işde çok yadırganıyor. Umarız bu durumlarda yapılan şifahi ikazlar, konuşma kuralları ve tenkit mahiyetinde yazılanlar cep telefonu kullanıcılarına birşeyler hatırlatır ve kendilerine bir çekidüzen vermelerine vesile olur. Zaten bu gibi yerlere niçin gittiğimizi hatırlar ve ne yapmak gerektiğini unutmazsak herşey yoluna girer, herkes de rahat etmiş olur.