İbrahim Halil Okuyan
12 Mayıs 2006
Ankara Adliyesi Yemekhanesinde yapılan et sahtekârlığı, Ülkemizde “Gıda Kalpazanlığı”nın ne boyutlara ulaştığının bir göstergesidir. ınsan beslenmesinde önemli olan gıdaların üretim tüketim ve pazarlanmasındaki kurallar dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde kanun, tüzük ve dinle ilgili nizamnamelere bağlanmış olmasına rağmen, bu konuda bizim gibi “ipin ucunu kaçırmış” ülkelerde her türlü ihlâller aldatma(deceit), tağşiş (adulteration) tabii bir olaymış gibi yapılmaktadır. Daha ziyade sahte para basanlar için kullanılan kalpazan-kalpazanlık tabiri insan hayatında daha önemli olan ve tüketilen gıdaların aynısını yapan ve benzeten yalancı, hileci, kendisine güvenilmez insanlar için de kullanılabilir. Bunların yüzünden yediğimiz, içtiğimiz bütün gıdalara şüphe ile bakmağa, zaman zaman nefret etmeğe başladık. Ankara Adliyesi Yemekhanesi’nde meydana çıkan skandal da bir şüphe üzerine anlaşılmış, Hıfzısıhha Enstitüsüne gönderilen et numûnesine “At ve Eşek eti” raporu verilmiştir. Daha sonra Tarım Bakanlığına gönderilen nümune’ye “Öküz eti” teşhisi konulmuş ise de bir kere Milletin midesi bulanmış, yemekhane uzun bir süre için fonksiyonunu kayb’etmiştir. Memleketimizde bu skandal ne ilk ne de sondur. Ahlâksızlık; parayı herşeyden, insan sağlığından bile üstün tutma hırsı sürdüğü müddetçe, gıda kontrolu ve mevzuatındaki cezalar arttırılmadıkça, kanunlarımız bu ve benzeri suçları işleyenleri yerden yere vurmadıkça gıda konusunda bir iyileşme beklemek beyhudedir. Avrupa gümrüklerinden dönen yağlarımız, ballarımız, her türlü ürünlerimizin nefüzesi herhalde boşuna değildir. Görsel medyada zaman zaman yapılan programlar her gün ve her çeşitte önümüze serilmekte, gıdalardan tiksinmemiz yanında bizi dikkatli olmağa çağırmaktadır. Ama her adım başında kurulan bir tuzak içinde bulunduğumuz da maalesef acı bir gerçektir. Bu tuzaklardan kurtulabilenlere, bu tuzakları bertaraf etmesini bilenlere ve vatandaşına tüketiciye acıma dürüst gıda sunma hissi verebilen devletlere ne mutlu. Yahu yeme-içme bu.. Başka birşey değil ki… Et konusu ve piyasası Ülkemizin bir yüz karası olmaktan kurtulamamıştır. Mart/2006 ortalarında Adana’da ortaya çıkarılan at-eşek kesiminden et üretimi skandalı, buzdağının görünen bir parçasından ibarettir. Hatırlanırsa burada bir dere kenarında bir gecede “30 eşek 50 at” kesimi periyodik bir üretime bağlanmıştı. Tabii kilogramı 5 YTL’den de olunca hızlı bir tüketim trendi kaçınılmaz oluyordu. Adana dışına da sevk’edilen bu etlerden ne yazık ki döner, şiş köfte, ızgara köfte cinsinden yapılınca belki yemeyenimiz kalmamıştır. Kalpazanlar Milletin ceplerine sahte paraları sürdükleri gibi, bu tür gıdaları da midelerimize rahatça sürmesini, ustaca pazarlamasını biliyorlar. 20 defa yakalandığı halde serbest bırakılanlar var. Tabii at-eşek kesmeği sürdürüyorlar. Doğrusu; mecbur olmadıkta dışarıda yemek yememek lâzım. Veya güvendiğimiz yeri bulmak lâzım. Gerçekten; Allahtan korkan, kuldan utanan, helâlinden kazanmak isteyen insan bu tür rezilliklere tevessül etmez. Kontrol mekanizmasında olan birimler bu tür kötü şeyleri yapanları yaptıklarına pişman etmenin yollarını bulmalı, iyileri de âleme duyurmalıdır ki, iyi ile kötünün farkı bilinsin, millet ona göre gidebileceği yeri bulsun. Sağlıklı, helâl yiyecek ve içecekler gıdanız olsun; Allâh sizleri her türlü kalpazanlardan korusun inşallah..