İbrahim Halil Okuyan
17 Nisan 2006
60 yıldanberi müsait mevsimlerde Urfa Kalesine çıkıp şehrimizi kuşbaşı seyr’etmek sevdiğim alışkanlıklarımdandır. Çıkış ve inişlerimizde yıldan yıla eksilen gücümüz hayli değişti. Ama Urfa’nın o kadim manzarası (yükselen birkaç beton bina dışında) pek değişmedi. Kaleden inip şehirde dolaştığımızda da aşağı yukarı aynı manzara yıllarca bizimle oldu. “ıkrahiye”den çalınan bir müziğin nakaratı ile yaşlanıyorduk sanki.. Son olarak Kale ziyaretini bu yılın Nisan ay’ı başlarında yaptım. Kadim manzara yine aynı idi. Mutlu bir tevafukla ertesi gün Belediyemizin bir organizasyonuyla otobüsle şehirde bir gezinti yapılacağını (8 Nisan 2006) duyunca gazeteci arkadaşlarımızın arasına katıldım. Ve o gün doyasıya şehrimizin iç manzaralarını ve detaylarını görme bahtiyarlığına erdim. Gördüklerimiz tabii olarak Urfa Kalesinde görülenden çok farklı idi. Bir oramana ve bir tek ağaca bakış farkı gibi ayrılıyordu. şehri güzelleştirme, halkımızı dinlendirme, sakinleştirme hesabına yapılmış parklar, cadde ve sokakların yapım ve düzenleme çalışmaları, kaldırımlar, köprüler ve herşeyi kuşatan bir temizlik. ıllâ da Tıp Doktoru Belediye Başkanımıza yakışan ve şehrimizi yaşanır hale getiren hijyen, temizlik. Her taraftaki güzellikleri süsleyen ayrı bir güzellik oluyordu. Gezimizin rehberliğini yapan Sayın Fakıbaba şehrimizin bu hale gelmesi için değerli yardımcıları ve bütün ekibi ile büyük emekler vermişlerdi. Yollarda, caddelerde bir imar inkılâbı halinde yapılan düzenlemeler, yılların affedilmez sorunu halinde duran şehirdeki mahallelerden ahırların çıkarılması, itfaiye teşkilâtının gerekli araçlarla donatılması, temizlik kadrosunun “Hazırkuvvet” halinde bulundurulması bu şehir için bulunmaz nimetlerdi. Arkadaşlarla biribirimize soruyorduk; “Bu kadar iş iki yılda yapıldı. Peki bunca geçen yıllar içerisinde gelip geçen Belediye Başkanları ve ekipleri uyumuşlar mı? şehrimiz uzun yıllar neden köylük’ten kurtulamamış?”cevabı hazin ve maalesef Urfa için büyük kayıp… Sayın Başkan Fakıbaba yapılmakta olan işlerin ve el değmemişlerin fotoğraflarının alınmasını, kameraya kayd’edilmesini de rica ediyor ve “Bunları 29 Ekim 2006 tarihine kadar, yani Cumhuriyet Bayramında tamamlamaya söz veriyorum..” diyordu. Bunlar da kolay işler değildi. Ama yapılanları gözlerimizle görüp şahit olduktan sonra inanmamak mümkün mü? Yaşarsak göreceğiz. ınşallah Cumhuriyet Bayramında yeni bir Urfa bütün hemşehrilerimizi ayrıca sevindirecektir. Elbette hizmette sınır yoktur ve hizmetler, başaranları üstün tutmağa yetecektir. Ankara’da yapılan son Belediye Başkanları toplantısında Belediyeler adına yapılacak konuşma şerefinin şanlıurfa Belediye Başkanına yani Sayın Fakıbaba’ya verilmesi boşuna değildir. Gerçekleştirilen bu iki yıllık dönemde Belediye Başkanımızın hizmetlerinin üç ayrı ödülle süslendirilmesi Fakıbaba için olduğu kadar Urfa’mız içinde takdir edilmesi gereken güzel bir mükâfattır. Tabii bu ödüllerin daha güzeli; Hak ve Halk nezdinde takdir edileni Milletin dualarıdır. Temiz bir şehirde dolaşan insanlar, parklarda, yeşil sahalarda oynayan çocuklar, yaşlı anne, baba ve nineler “Allah Belediye Başkanımız Ahmet Eşref Fakıbaba’dan razı olsun!..” demezler mi? “Bu Belediye şehrimizi ihya etti, minettarız..” duygularını taşımazlar mı? Başarılar dilemezler mi? Bu dönem bir millâtır. Bunu mutlaka Urfa tarihi de kayd’edecektir.