Nejat Karagöz
16 Nisan 2019
7 Mart’ta yazmıştım: Belediye başkanı adaylarının;
1- Meyve ve Sebze halinde oynanan oyunlardan, mesela domates fiyatlarının sabahın dördünden, yedi-sekizine kadar yüzde elli arttırıldığından ve böylece fiyatları istedikleri gibi ayarlayıp, istedikleri kadar kazanç sağlayabildiklerinden haberi var mıdır?
2- Urfa’da kaç tane ekmek fırını vardır, bunların kaç tanesinin resmi kayıtları (Meslek odaları, vergi daireleri, SGK gibi) vardır?
3- Bu fırınların ürettikleri ekmeklerin sağlık, temizlik, gramaj, kalite yönünden kontrolleri yapılmakta mıdır?
4- Keza kaç tane kasap vardır, bunlar ne keser, hangi şartlarda ve ortamlarda kesim yapar, özellikle kıyma etlere neler karıştırır, biliyorlar mı?
5- Marketler, bakkallar, bayiler neyi kaça alır kaça satar, belediyenin yetki alanına giren işlerde durum nedir?
6- İnşaatlarda durum nedir? Ruhsatlar nasıl verilir, Emsal değerleri yasalara göre mi adamına göre mi belirlenir?
Bugüne kadar bu soruların cevapları ile ilgili bir seçim vaadi bile duyamadık. Zira memleketin asıl sorunu Beka Meselesi (!) idi. Ve bir propaganda süreci geçti gitti…
Gıda toptancılarının şehircilik ve belediyecilik birikimlerinin (!) işportaya düştüğü bir zaman diliminde bu sözünü ettiğimiz değerlerin alıcısı da çıkar mı, doğrusunu isterseniz pek emin değilim ama belediye başkanlığı koltuğuna oturan zatların bu soruları ciddiye alacağına, bunların cevaplarını arayacaklarına, yaşam kalitesini yükseltmenin yollarını arayacaklarına, halkın kültürel açlığını giderecek yatırımlara, programlara yöneleceklerine, demokrasi ve evrensel hukuk anlayışının yerleşip yeşermesine imkân sağlayacak programlara itibar edeceklerine olan inancımı her şeye rağmen korumak istiyorum. Bütün bunların entelektüel birikimleri ile olduğu kadar vazife ve ahlak anlayışları ile de ilgili olduğunu biliyorum.
Ekmeğin, suyun, havanın, çevrenin (yeşilin), en önemlisi de insanın kalitesini yükseltecek, akıl ve ruh sağlığı kadar ahlak ve vicdan sağlığının da toplumu yaşatan, yücelten yaşam emareleri olduğu inancını yayıp pekiştirecek idarecilere ihtiyacımız var.
Bu anlamda yöneticilerimizin “sağlıklı” olmalarını umuyor ve diliyoruz.
Önümüzdeki 4,5 senenin bu değişime yetip yetmeyeceğini de birlikte göreceğiz.
Şimdilik bize düşen, başarı dilemektir.