Konuk Yazar
19 Eylül 2018
Uzm.Dr.Hülya Turgut
Bir çok kişi insanların birbirlerine olan saygısızlıklarından şikâyetçidir. Yine birçoğu da kişisel hak ve özgürlüklerinin başka insanlar tarafından hiçe sayılmasından muzdariptir. Başkaları tarafından haklarının gasp edilmesinden rahatsızlık duyanların sayısı da hiç de az değildir. Peki kimdir bu başkalarının hakkını hiç düşünmeden gasp eden kişiler, empati kurmaktan yoksun bir şekilde başkalarının özgürlüklerini kısıtlayan ve dünyayı sadece kendi hak ve özgürlüklerinden ibaret sayıp diğer tüm insanları hiçe sayan? Kim ya da kimlerdir bu kişiler?
Uzaydan mı geldiler yoksa?
İnsan değiller mi yoksa?
Tabi canım aksi halde normal sağlıklı bir insanın kendisinden başka insanların olduğunu da bilerek ve onların haklarına da saygı duyarak yaşaması gerekir değil mi?
Evet evet kesinlikle bunlar uzaydan geldiler.
Ancak ne yazık ki bu kişiler uzaydan filan gelmediler. Onlar aramızdalar, hatta her yerdeler. İçimizdeler hatta çoğu zaman yanı başımızdalar. Belki üst katımızda belki de yan dairemizde bile ikamet ediyor olabilirler.
Belki de evimizin sokağındalar egzozu patlamış arabalarında ya da motosikletlerinde.
O derece yakınlar ne yazık ki.
Peki kim bunlar?
Bunlar; zamanında dünyanın tek insan yavrusuymuş gibi yetiştirilen bireyler. Ve de onların yetiştirmekte olduğu “dünyadaki tek insan yavrusu” olan çocukları.
Yani kendinden başkasını düşünmeyen, kendi rahatı için tüm dünyayı rahatsız etmekten ve hatta taciz etmekten hiç çekinmeyen kişiler bizleriz ve bizlerin şımartarak yetiştirdiği çocuklarımız.
Zannediyoruz ki çocuğumuzu cam fanusta, hiç kimsenin dokunmasına hatta kendimizin dahi dokunmasına izin vermeden büyütürsek onlara iyilik yapmış oluruz. Aslında bu şekilde davranarak onlara en büyük kötülüğü bizler yapıyoruz.
İyi bir toplum ancak iyi bireylerden oluşur.
Bireyleri de bizler yetiştiririz. Toplumdan ve diğer insanların saygısızlığından kurtulmak istiyorsak buna kendi çocuklarımızı iyi yetiştirmeyle başlamak zorundayız. İyi yetiştirmek ona her istediğini vermekle ya da anne ve babasına hakaret etmesine izin vermekle, 5-6 yaşında çocuğun 30-40 yaşındaki ebeveynlerini parmağında oynatma izni vermekle asla olmaz. Bu şekilde yetişen çocuklar akademik başarı gösterse de insani yönleri zayıf kalır. Çocuklara akademik eğitimden önce iyi insan olmaları öğretilmelidir. İyi insanlık için de çocuklara başkalarına empati gösterebilmeleri ve acıma duygularının yani vicdanlarının geliştirilmesi öğretilmelidir.
Bu eğitimler sanıldığı kadar zor değil aslında yeter ki çeşitli bahanelerin arkasına saklanmayalım. Çocuğuna vicdan ve empatiyi öğretmek istemeyen ebeveynler sınır koymak istemezler.
En büyük gerekçe de kıyamıyoruz ya da bizim çocukta dikkat eksikliği var. Hayır efendim senin çocuğunda dikkat eksikliği ya da hiperaktivite bozukluğu yok, senin çocuğun düpe düz şımarık, iyi yetiştiremediğin için şımarık ve kendinden başkasını düşünebilme kapasitesi yok demek gerekiyor bazı ebeveynlere.
Çünkü siz tüm hayatınızı, işinizi bile çocuğunuza göre ayarladınız ve tüm aile içinde sadece onun istekleri önemliydi. Bu şekilde büyüyen bir çocuğun yetişkinlik döneminde de empati kurabilmesi, başkalarını rahatsız edip etmediğini önemsemesini de bekleyemeyiz.
Çocuklarımızı yetiştirirken yeryüzünde ondan başka canlıların hatta insanların da olduğunu ve sırf kendi rahatı için başka insanları rahatsız etmesinin doğru olmadığını öğretmekte fayda var.
Unutmayalım ki; hiç kimse sınırsız özgürlüğe sahip değildir… Bir bireyin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bireyin özgürlüğü biter…
Empati ve vicdan… En temel iki insani öğemiz. Öğrenelim ve öğretelim…
Çünkü dünyaya barış ancak bu şekilde yayılır…
Sağlık, huzur ve barışla…