Konuk Yazar
6 Ocak 2018
Uzm.Dr.Hülya TURGUT
Son günlerde sıkça duymaya başladığımız; “bu kadar bilgisiz ve tecrübesiz bir kişinin bu mevkide ne işi var?” cümlesidir. Eminim ki sizler de bu cümle ve şaşkınlıkla sık karşılaşmış veya bizzat kendiniz bu durumu yaşamışsınızdır. Evet gerçekten bazen akıl sır erdiremeyiz. Olaylara objektif yaklaşamayan, olaylarda neden sonuç ilişkisi dahi kuramayan, empatiden yoksun, yaptığı bir davranışın nelere mal olacağını dahi bilmeden sadece şişkin egosuyla adım atan kişilerin çok önemli ve değerli makam ve mevkilerde ne işi vardır? Veya o makama nasıl gelmişlerdir? Hayretler içinde bir düşünceye kapılır gideriz. Ve o makamı hakkıyla idare edecek alternatif isimleri aklımızdan geçirirken buluruz kendimizi. Sonra da vardır elbet bilmediğimiz bir hikmet deyip hayatımıza devam ederiz.
Evet aslında bir hikmet var. Ama bu hikmet bilinmeyen bir hikmet değil. Yıllar önce bilim adamları bu konuyu enine boyuna araştırmışlar. Dunning ve Kruger isimli iki araştırmacı yaptıkları bu başarılı çalışma nedeniyle 2000 yılında Nobel ödülü almışlar hatta. Yani yaklaşık 15 yıl önce bu durumun nedeni bilimsel olarak kanıtlanmış. Bu iki bilim adamı “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”hipotezini ileri sürmüşlerdir. Ve bunun üzerine bir araştırma başlatılmışlardır. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda da şu bulgulara ulaşmışlardır:
*Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler,
*Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir,
*Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler,
*Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Ayrıca; Cornell Üniversitesinde , 45 öğrencinin çeşitli sorular sorularak bilgi dereceleri ölçülmüştür. Soruları daha az bilen kişiler, daha çok soru bildiklerini ve iyi bir günde olduklarında soruların tamamına yakın bileceklerini iddia etmişlerdir. Soruların büyük bir kısmını bilen kişiler ise daha az soru cevapladıklarını söylemişlerdir. Test sonuçları ortaya çıktığında az bildiklerini söyleyen kişiler testin %90’ını bilmiş, daha fazla soru yaptıklarını iddia edenler ise sadece %10 oranında doğru yanıtta bulunmuşlardır. Bu deneyin neticesinde bilim adamları, bilgili olan kişilerin alçak gönüllük gösterdiğini gözler önüne sermiş ve az bilmesine rağmen doğru sayısı fazla olduğuna inanan kişiler ise cahil cesareti olarak nitelendirilmiştir. Toplumumuzda bu durum alçak gönüllük olarak adlandırılsa da bu durumun altında özgüven eksikliği yatmaktadır. ve gerçekten bilgi, beceri ve kabiliyeti yetmesine rağmen özgüven eksikliği nedeniyle makam, mevki yükselişinden kaçınmaktadırlar. Böylece işin asıl ehilleri tarafından bırakılan boşluğa da beceri ve kabiliyeti olmayan, belki kendi alanı bile olmayan kişiler talip olmaktadır. İşte bu bu boşluklara da kapasitesinin üstünde olmasına rağmen talip olan kişiler de toplumda “cahil cesareti” sıfatıyla anılmaktadırlar. Şartlarla uyumlu olmayan bu özgüven fazlalığı nedeniyle de bu makamlara bağlı olan yerlerde mobbinge kadar uzanabilen ciddi çalışan huzursuzluğu veya bağlı bulunan işyerinden hizmet alamında ciddi aksamalar gündeme gelmektedir. Ve bu şekilde önemli makamlara gelen kişiler de olayları değerlendirme de problem olması ve bu makamın kişinin kapasitesinin çok üstünde olması nedeniyle de yaşanılan ciddi adli süreçlerle sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu tür yerlerde yönetim mevcut yasal kurallar çerçevesinde değil tamamen yöneticinin şişkin gözüken aslında son derece zayıf egosuyla, yani “ego savaşları” şeklindedir.
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Bertrand Russel
Sağlıcakla kalın…