Konuk Yazar
4 Nisan 2017
Hülya Turgut
dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, Tanrı’ya ulaşmak için
inşa edilen kuledir. Ve eski çağların yedi harikasından biri sayılan Babil’in
Asma Bahçeleri içinde bulunur.
Dağlık bölgelerden gelen Sümerliler, yükseklere taparlar ve
yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler
yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi
zamanımızdan 5.000 yıl kadar önce yapmışlardır. Tevrat’a göre Babil Kulesi’ni
insanoğlu gökyüzüne ulaşmak, tanrının oturduğu yere varmak için yapmıştır. Bu
sebeple kule, Tevrat’ta insan gururunun utanç kaynağı olarak gösterilir.
Açgözlülüğün, doyumsuzluğun ve kibirin yani narsisizmin
altında yatan temel duygu tam da bu’dur. Babil kulesi yaratıp tanrıya ulaşmak
ve hatta tanrının yerine geçmek. Narsisizmin temelindeki bu istek insanlığın en
başından beri vardı. Babil kulesi de bunun en somut örneğidir. Yani burada
tanrıya ulaşmak bilinç dışı olarak yapılmamış tam tersi somut olarak bu kule
inşa edilmiştir. Bu nedenle de doyumsuz egonun, bitmek bilmeyen hırsın ve
kibirin en iyi örneklerinden biridir. Sonucun hüsran olduğu da açıktır. Kaos
yaratmak pahasına amacına ulaşmanın her yolunun denendiği, hatta cinayetlerin
ve toplu katliamların hiç çekinilmeden yapıldığı bir istek. Tamamıyla yıkıcı
bir istek ve arzu. Hırs, azim ve istek her insanda olsa da kimilerinde bu durum
tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Dünya tarihine bakacak olursak diktatörler
tam da bu grupta diyebiliriz. Kendilerinden başka hiç kimsenin ya da hiçbir
şeyin önemi yoktur. Doymak bilmeyen egolarının nihai amacı ise tanrının yerine
geçmektir.
Her şeye sahip olma, tüm güçlü olma isteği bu kişilerde
yoğundur. Hep benim dediğim olsun, bir dediğim iki edilmesin, her şeyin
kontrolü sadece bende olsun ve herkes önümde diz çöksün şeklindeki istek ve
arzuları da kendilerini davranışlarda açıkça belli eder.
Gücü, otoriteyi ve iktidarı kaybetmek ölümleri anlamına
geleceği için bunları kaybetmemek adına her şey mubah kılınmıştır. Tanrının
yerine bile göz diken bu ego “sıradan” kulları asla önemsemez ve tek
kalemde silebilir. Mobbing yapan yöneticiler ve işverenler bu duruma örnektir.
Sınırsız güçlerle donatılma, tüm dünyanın kontrolünü kendinde
toplama isteği tam da Babil Kulesi yapma isteğidir. Ancak; nihai hedefi Babil
Kulesi yapıp tanrının yerine geçmek isteyenleri büyük bir hüsran beklemektedir.
Çünkü egonun doyumsuzluğu arttıkça ulaşılacak tek yer ne yazık ki psikotik bir
dünyadır.
Bu nedenle de gerek aile hayatımızda gerek iş hayatımızda
kontrol ve denetim mekanizmasının daha güçlü çalışabilmesi ve hata yapma
olasılığını azaltabilmek adına tüm güçlülük yerine sorumluluğu paylaşmak
gerekmektedir. Tüm güce hâkim olmak isteyen egomuzdan sıyrılıp karar mekanizmasına
ne kadar çok kişiyi dahil edersek farklı fikirlerin ortaya çıkması ve yanlışın
daha erken fark edilmesine fırsat vermiş oluruz.
Çünkü Babil Kulesi yaptırmak isteyeni de, bu kulenin
yapılması için canı pahasına uğraş veren kişileri de bekleyen tek sonuç hüsran,
hayal kırıklığıdır. Bundan 5.000 yıl önce de aynı hevesle yola çıkılarak
yapılan Babil Kulesinin akıbeti ortada iken yeniden Babil Kulesi yaratmanın bir
anlamı yok.