Mehmet Salih ŞANSAL
11 Ocak 2017
Mehmet Salih Şansal
Urfa‘da çöp kamyonunun park halindeki tıra
çarpması sonucu meydana gelen kazayı duymuşsunuzdur mutlaka.
Dikkatsizlik, tedbirsizlik ya da ’Kader‘
dersiniz. Ancak bir yaralı Doktorsuzluk yüzünden kurtarılamayınca ister istemez isyan edersiniz.
Mikrocerrahi yöntemiyle ameliyat
yapabilecek bir Hekim bu şehirde görev yapıyor olsaydı, Haliliye Belediyesi
taşeron işçisi Süleyman Çiçek, kazada kaybettiği kolunun yerine
dikilmesi için Adana‘ya sevk edilmeyecek, yolda fenalaştığı için götürüldüğü
Nizip Devlet Hastanesi‘nde yaşamını yitirmeyecek, memleketinde tedavi edilecek ve şu an yaşıyor olacaktı.
*
600 Yataklı Üniversite Hastanesi 20 yıla
aşkın süren inşaat sürecinin sonuna doğru yaklaşık 2,5 yıl önce bir yazıda
demiştim ki ‘İçini dolduramadıktan sonra açılsa ne yazar’ diye.
Aradan geçen zamanda sağlıktaki kötü
tablomuz ne yazık ki değişmedi, katmerlendi.
Branş Doktorları ve sağlık personeli
ihtiyacından olayı ne 600 Yataklı Üniversite Hastanesi, ne de Eyyübiye‘deki
850 Yatak kapasiteli Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi‘nin açıldığına
sevinemedik.
İki Hastanemizin ’Eğitim-Araştırma‘ kimlikleri ne yazı ki tabelada kaldı. Çünkü ciddi anlamda hekim ve sağlık personeli ihtiyacı var. Bu
sıkıntı yüzünden devlete devredilen, halk arasında hala ’OSM‘ olarak
bilinen Hastaneden de yeterince yararlanılamıyor.
6 Ocak 2017 günü bazı sıkıntıları, en
azından en önemlilerini Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan‘a anlatma
fırsatı ayağımıza gelmişti.
Nevali‘de STK Başkanları ve ‘kanaat önderleri’nin katılımıyla
yapılan toplantıda hayati derecede önemli sağlık sorunlarımızın hiç biri
konuşulmadı.
Resmi rakamlara göre, 500 bine, gayri
resmi rakamlara göre 600 bine yakın Suriyelinin kamu üzerinde yarattığı baskı
etkili biçimde gündeme getirilmedi. Sadece bu neden bile Urfa‘ya pozitif
ayrımcılık için yeterlidir.
Büyükşehir Belediyesi‘nin ekonomik
çıkmazları, kırsaldaki altyapı sorunlarını çözmek için hizmet götürmek için 350
milyon liraya ihtiyaç duyduğu da dillendirilmedi.
OSB-Suruç-Birecik arasının duble yol
yapılması, aşırı trafik yoğunluğunun yaşandığı Karaköprü‘de, Karayollarının
Çevik Kuvvet köprülü kavşağı projesine bir an önce başlaması ve Kuzeybatı çevre
yolu projesinin hızlandırılması gerektiği anlatılmadı.
Sorunların çözümü yönünde çaba harcayan
Milletvekillerimizin, Büyükşehir Belediye Başkanımızın elini güçlendirebilecek
bir fırsat bundan önceki toplantılarda olduğu gibi heba edildi.
Urfa açısından iyi değerlendirilmesi
gereken bir gezi yağcıların yağ yapma yarışı yaptığı bir parkurda sona erdi.
Bundan öncekiler gibi..
Özet olarak söylemek gerekirse; sahipsiz
bir memlekette yaşamak kolay değil.
Çünkü bugün Süleyman Çiftçi’nin başına
gelen olayın herhangi birimizin başına gelmeyeceğinin bir garantisi yok.
*
Ülke olağanüstü bir dönemden geçiyor, tamam kabul. İnsanların eksikleri, sıkıntıları gündeme getirmekten bile korktuğu bir dönemden geçiyor, ona da eyhavallah..
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen bu şehirde ‘Her şey daha iyi olsun’ diye çabalayan didinen insanlar var.
Sosyal medyayı bu anlamda etkin bir şekilde kullanan sevgili dostlarım Yusuf Sabri Dişli ve Burhan Akar’dan söz ediyorum.
Çevrelerinde gördükleri olumsuzlukları sosyal medya aracılığıyla gündeme getirip çözümüne katkı yapıyorlar. Bu imkanı akıllıca, yapıcı bir üslupla toplum yararına kullandığımız zaman her inanın bir STK Başkanı ve kanaat önderinden medet ummaya da gerek kalmaz.
Hemen harekete geçmemiz lazım. Zira; Ulaşım, Eğitim, Kültür, Turizm, Sağlık, Tarım ve Enerji başta olmak üzere bir çok alanda kangrene dönüşmüş sorunlar Urfa’yı yiyip bitiriyor.
Bu sorunlara karşı çözümler üretilmesi için çaba harcayanlar arkalarında bir güç bekliyor. ‘Yalnız değilim’ diyebilmek istiyor.
Bu tespit belki biraz ağır olacak ama yine de belirtmek durumundayım: Birer birey olarak sorunlarla başedebilmenin mücadelesini verdik verdik. Vermedik bu şehir daha da yaşanmaz hale gelecek.
İnanın tablo bu.