Köşe Yazısı

“Asalak yaşama” karşısında Sahabe tavrı

Cüneyt Gökçe

Cüneyt Gökçe

Tüm Yazıları Gör

Dava
ve inançları uğruna Mekke’den Medine’ye hicret eden; yani göç etmek zorunda
kalan müminlere “göç edenler” manasında “muhacir”; onlara kucak açıp her türlü
desteği sağlayan Medine’nin yerli halkına da “yardımcılar” anlamında “ensâr”
denilmiştir.

Tüm
çaba ve gayreti, barış ve huzur ortamını sağlamak olan Hz. Peygamber; kaynaşma
ve dayanışmayı temin etmek maksadıyla, Muhacir ve Ensârı karşılıklı olarak
birbirleriyle “kardeşleştirmiş” başka bir deyim ile kardeş olduklarını ilan
etmiştir.

Hatta
bu olay, “muâhât/kardeşleştirme” şeklinde bir kavram olarak literatüre
geçmiştir.

Pek
çok fedakârlık tablolarını içeren bu kardeşlik kurumu, Hz. Peygamber’in
övgüsüne mazhar olmuş ve “örnek bir davranış” olarak nitelendirilmiştir. (Bkz.
Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 204.)

Karşılıklı
hak, eşitlik ve saygı esasına dayalı olan bu kardeşliğin temelleri Enes b.
Malik’in evinde, Bedir Muharebesi’nden önce atılmış ve ilk etapta –kırk beşi
muhacirlerden ve kırk beşi de ensardan olmak üzere– yaklaşık doksan sahabi
karşılıklı gruplandırılıp kardeşleştirilmiş ve böylece dayanışma ve kaynaşma
adına çok önemli bir tablo sergilenmiştir.

Örneğin,
Hz. Peygamber, Hz. Ali ile; Hz. Ebû Bekir, Hârise b. Zübeyr ile; Hz. Ömer,  Itbân b. Mâlik ile; Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh,
Muâz b. Cebel ile; Abdurrahman b. Avf da Sa’d b. Rabî ile kardeşleşmişler ve bu
muazzam müessesenin sağlamlaşmasına katkı sağlamışlardır. (Bkz. Buhârî,
Menâkıbül-Ensâr, 3:  ıbn Sa’d,
et-Tabakât, I, 238).

Bu
kardeşlikte özellikle ensâr, –yerlerinden ve yurtlarından mahrum kalan ve
mağdur duruma düşen muhacir kardeşlerine– bütün imkânlarını seferber etmişler;
mal, mülk ve arazilerini paylaşmayı ve bölüşmeyi teklif ettikleri gibi;
fedakârlığı daha da ileri götürmüşler ve eşlerinden birisini boşayarak muhacir
kardeşine nikâhlamak üzere vermeyi dahi teklif etmişlerdir.

Ancak,
asil ruhlu muhacirler; asaletli kardeşleri ensârın bu tekliflerini kabul
etmeyerek kendi geçimlerini kendileri temin etme yolunu benimsemişlerdir.

Örneğin,
Abdurrahman b. Avf’ın, ensâr kardeşi, malının yarısını ve hanımlarından birini
ona vermek istediği zaman Abdurrahman b. Avf Ensar bu teklifi kabul etmemiş ve
kendisine çarşı ve pazar yolunu göstermesini istemiştir.  Nitekim kısa sürede yaptığı ticaret ile büyük
bir servet sahibi olmuş ve “veren el” konumuna geçmiştir. (Bkz. Buhârî,
Menâkıü’l-Ensâr, 3).

Asil
ruhlu sahabenin bu tavrı, bize çok şey öğretmektedir. Her şeyden önce
ellerinden tutmaya çalıştığımız insanları –imkânlar ölçüsünde– üretime katmak,
tembelliğe alışmalarını engellemek, “balık verme” yerine “balık tutmayı
öğretme” yolunu tercih etmek durumundayız. 
Böylece dilencilerin sayısı azalacak ve toplum bu noktada rahat bir
nefes alacaktır.

Güzel
bir takım organizasyonlarla iş sahalarının açılması, alın teri ile geçinmenin
adet haline getirilmesi en makbul bir yoldur.

Alın
terinin önemsendiği ve asalak yaşamanın son bulduğu bir dünya dileğiyle…

941 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

Asalak yaşama karşısında Sahabe tavrı

Cüneyt Gökçe

Cüneyt Gökçe

Tüm Yazıları Gör

Dava ve inançları uğruna Mekke’den Medine’ye hicret eden; yani göç etmek zorunda kalan müminlere “göç edenler” manasında “muhacir”; onlara kucak açıp her türlü desteği sağlayan Medine’nin yerli halkına da “yardımcılar” anlamında “ensâr” denilmiştir.

Tüm çaba ve gayreti, barış ve huzur ortamını sağlamak olan Hz. Peygamber; kaynaşma ve dayanışmayı temin etmek maksadıyla, Muhacir ve Ensârı karşılıklı olarak birbirleriyle “kardeşleştirmiş” başka bir deyim ile kardeş olduklarını ilan etmiştir. Hatta bu olay, “muâhât/kardeşleştirme” şeklinde bir kavram olarak literatüre geçmiştir.

Pek çok fedakârlık tablolarını içeren bu kardeşlik kurumu, Hz. Peygamber’in övgüsüne mazhar olmuş ve “örnek bir davranış” olarak nitelendirilmiştir. (Bkz. Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 204.)

Karşılıklı hak, eşitlik ve saygı esasına dayalı olan bu kardeşliğin temelleri Enes b. Malik’in evinde, Bedir Muharebesi’nden önce atılmış ve ilk etapta –kırk beşi muhacirlerden ve kırk beşi de ensardan olmak üzere– yaklaşık doksan sahabi karşılıklı gruplandırılıp kardeşleştirilmiş ve böylece dayanışma ve kaynaşma adına çok önemli bir tablo sergilenmiştir. Örneğin, Hz. Peygamber, Hz. Ali ile; Hz. Ebû Bekir, Hârise b. Zübeyr ile; Hz. Ömer, Itbân b. Mâlik ile; Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Muâz b. Cebel ile; Abdurrahman b. Avf da Sa’d b. Rabî ile kardeşleşmişler ve bu muazzam müessesenin sağlamlaşmasına katkı sağlamışlardır. (Bkz. Buhârî, Menâkıbül-Ensâr, 3:  ıbn Sa’d, et-Tabakât, I, 238).

Bu kardeşlikte özellikle ensâr, –yerlerinden ve yurtlarından mahrum kalan ve mağdur duruma düşen muhacir kardeşlerine– bütün imkânlarını seferber etmişler; mal, mülk ve arazilerini paylaşmayı ve bölüşmeyi teklif ettikleri gibi; fedakârlığı daha da ileri götürmüşler ve eşlerinden birisini boşayarak muhacir kardeşine nikâhlamak üzere vermeyi dahi teklif etmişlerdir. Ancak, asil ruhlu muhacirler; asaletli kardeşleri ensârın bu tekliflerini kabul etmeyerek kendi geçimlerini kendileri temin etme yolunu benimsemişlerdir. Örneğin, Abdurrahman b. Avf’ın, ensâr kardeşi, malının yarısını ve hanımlarından birini ona vermek istediği zaman Abdurrahman b. Avf Ensar bu teklifi kabul etmemiş ve kendisine çarşı ve pazar yolunu göstermesini istemiştir.  Nitekim kısa sürede yaptığı ticaret ile büyük bir servet sahibi olmuş ve “veren el” konumuna geçmiştir. (Bkz. Buhârî, Menâkıü’l-Ensâr, 3).

Asil ruhlu sahabenin bu tavrı, bize çok şey öğretmektedir. Her şeyden önce ellerinden tutmaya çalıştığımız insanları –imkânlar ölçüsünde– üretime katmak, tembelliğe alışmalarını engellemek, “balık verme” yerine “balık tutmayı öğretme” yolunu tercih etmek durumundayız.  Böylece dilencilerin sayısı azalacak ve toplum bu noktada rahat bir nefes alacaktır.

Güzel bir takım organizasyonlarla iş sahalarının açılması, alın teri ile geçinmenin adet haline getirilmesi en makbul bir yoldur.

Alın terinin önemsendiği ve asalak yaşamanın son bulduğu bir dünya dileğiyle…

 

712 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir