Konuk Yazar
21 Ekim 2015
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Geçen
gün resmi dairelerden birinde işim vardı, çalışan kızlardan biri adımı sorunca
“Mustafa Kemal” dedim. Yüzüme baktı “ Ne çok özlüyoruz değil mi?” diye sordu.
“Evet”
dedikten sonra çok düşündüm.
Mustafa
Kemal Atatürk dendiğinde neden aklımıza asalet, eğitim, istikbal göklerdedir,
yerli malı halkın malı, köylü milletin efendisidir, dünyada her şey için,
medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir fendir gibi
daha nice sözleri gelir.
1927’de yüzde 11 olan okur-yazarlık oranın
neredeyse yüzde bilmem kaçı İstanbul ve saraya yakın kesimin oranıydı da
denebilir.
Kaldı ki Mustafa Kemal Cumhuriyet
kurulduktan sonra adeta seferberlik ilan etmiş özellikle kız çocuklarının
eğitimine katkılarıyla bu günün coğrafyasının bütün olumsuzluklarına karşın bu
ülkenin dimdik ayakta kalmasına vesile olmuştur. Cumhuriyet kurulduktan hemen
sonra Diyarbakır’a trenle gideceği bildirilince orada yirmi bin bayrak
satılmış, tren rötarlı gitmesine karşın binlerce kişi rayların kenarında
konaklayarak onu karşılamak istemişti.
Halk ona inanmışken, ülkenin yüzünü
özgürlüğünden taviz vermeden batıya dönmesi gerektiğini, üstüne basa basa
uygulamalarıyla göstermişti.
Kitaplarımda yazılarımda Mustafa adını
kullanmayışımın asıl nedeni onun öznel istisnai kişiliğine olan saygımdan.
Ne büyük ailesi varmış ki o ve silah
arkadaşlarının biz ailesine bıraktıklarını saymakla bitiremeyiz.
Ondan sonraki bütün siyasilerin yaptıkları
yüzünden Mustafa Kemal’e olan saygı ve sevgimiz her geçen gün artmakta, çünkü
yenileştirme, çözüm üretme ve batılılaşma gibi dertleri olmamakla birlikte bu
güne kadar gelen siyasiler günü kurtarmak hevesinde oldular.