Mehmet Göncü
30 Ekim 2014
Kıymetli
okuyucularım yaşam dediğimiz; mucizevi olayı algılayabilen ve bilincinde olan
tek canlı insandır.
Kendi
gezegenini, güneş sistemini, galaksileri, kara delikleri, tüm evreni inceleyip
araştıran adem oğlunun bu özelliğinden dolayıdır ki, ‘her birey için kâinatın
merkezi konumundadır’ diyebiliriz.
Bu
nedenle çevre olgusunu, insanı kuşatan, maddi ve maddi olmayan nesnelerin
tümünün ayrı ayrı sistemler oluşturarak çeşitli özellikleriyle hem ayrı, hem de
birbirine geçmiş bir ilişkiler karmaşasından ibaret olduğunu belirtebiliriz.
İnsan
diğer organizmalara kıyasla kendi maddi çevresi üzerinde etkide de bulunabilen
bir varlıktır. Hatta tek varlıktır diyebiliriz. Örneğin insan bir çölde önce
kuyu kazar, su çıkarır, ardından bitkiler yetiştirir, sonra hayvan besler ve bu
çölde yaşamak için ortam hazırlar. Diğer canlıların böyle bir becerileri
olmadığı için mutlaka müsait ortamlarda yaşamak zorundadırlar.
Doğanın
çevre üzerindeki fonksiyonel görevlerine bu şekilde müdahale eden insan, bazen
bitmez tükenmez ihtirasıyla tabiatı tahrip etmek ve kirletmek suretiyle
ekolojik dengenin bozulmasına sebep olmakta, bu da çevre olgusundaki karmaşık
yapıyı bozmaktadır.
Bu
gün gezegenimizde alışılagelmişin dışında vuku bulan tabiat olaylarının ve
çevre felâketlerinin bir sebebi de bozulan doğal dengelerin giderek artan
şiddette kendini göstermesidir.
Bu
hususun en belirgin örneği küresel ısınmadır.
Çok
geniş bir husus olan çevre olgusunu ve sorunlarını bir yazıyla, bir kitapla
anlatmak mümkün değil. Ancak ben konuya başlıklar halinde azıcık değiniyorum.
Bir çevre dostu olarak üzerinde yaşadığımız dünyayı herkes gibi merak edip
araştırmaya çalışıyorum.
İnsanoğlunun
ve gezegenimizin geleceği ile ilgili çevre meselesine Birleşmiş Milletler Çevre
Örgütü (UNEP) çözümler üretmek için mücadele vermekte ise de bu çalışmaların
şimdilik yeterli düzeyde olmadığı kanaatındayım.
Ülkemizde
de çevre bilincinin tam olarak yerleştiği ve yeterli düzeyde de algılandığı
inancında değilim.
Anayasamızın
56. maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
devletin ve vatandaşların ödevidir” hükmü yer almaktadır.
Ancak
bu güzel yasanın başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için çevre bilincinin
topluma çeşitli şekillerle ve yollarla eğiterek, öğreterek vermek gerekiyor.
Bu
sebeple çevre kuruluşlarında, konusunda uzman akademisyenlerin ağırlıklı olarak
görev almaları gönül temennimizdir.. Zira bu hassas konu; bilgi, sevgi ve emek
ister.
Özetle;
bu manada tarihi ilimize, güzel yurdumuza ve gezegenimize sahip çıkmak
gerekiyor.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla.