Mehmet Göncü
23 Ekim 2014
Kıymetli okuyucularım, vaktiyle, çobanın biri
Savana’da hayvanlarını otlatırken, annesi avcılar tarafından öldürülmüş ve
henüz gözleri açılmamış bir aslan yavrusu bulur ve bu yavruyu ölüme terk etmez,
sürüsündeki hayvanların sütleri ile beslemeye çalışır. Neticede o yavruyu koca
bir erkek aslan olana kadar büyütür.
Ne var ki o koca aslan koyun sürüsüyle beraber
büyüdüğü için, koyun gibi halim-selim, yumuşak huylu ve ürkektir. Örneğin;
sürüye bir kurt saldıracak olsa koyunlardan önce kendisi delik delik koşacak
yer arar ve korkudan tir tir titrermiş.
Masal bu ya; nihayet bir gün sürü yer
değiştirirken yollarının üzerindeki berrak bir göle varırlar. Su içme sırasında
göl yüzeyinin şeffaflığında, bir ayna gibi kendi yansımasını görür. Koyunlara
benzemediğini anlar ve o zaman aslan olduğunun farkına varır. Ve aslan gibi
davranıp sürüyü korumaya başlar ve saldırgan olan her türlü belayı da def
etmeye çalışır.
“Bu masalı niye anlattın?” diye aklınızdan bir
soru geçebilir.
Bazen biz şuurlu canlılar olan insanlar bile ulu
yaratıcının bizlere verdiği gücümüzün, zenginliğimizin ve sağlığımızın farkında
bile değiliz.
Düşünün bir kere; Bizler millet olarak da dünyanın
en zengin, en güçlü ve en güzel ülkesinde yaşıyoruz. Bunun farkında yeterince
olmadığımız için hala halkımızın bir kısmı çok yoksul ve işsizdir. Aş ve iş
dengesi, toplumsal himaye ve destek kuralları içinde yeterince
sağlanamadığından bazı kimseler huzursuz ve çok karamsardır.
Bu durumun, domino taşında olduğu gibi; meydana
getirdiği bir dizi olumsuzluğu anlatmama ve yazmama gerek yok.
Zaten bu ülkede yaşayan herkes görüyor, yaşıyor.
Dolaylı ve dolaysız bir şekilde de etkileniyor. Gene de Allahımıza yüzbinlerce
şükürler olsun. Bugün ülkemizin durumu bazı yoksul ülkelere göre çok iyi
konumdadır. Güçlü bir devlet ve onurlu bir millet olduğumuz için bakınız
Suriyelilerden gelen 1,5 milyon insanı kardeş gibi bağrımıza basmış besliyoruz
ve kesinlikle de başlarına kalkmıyoruz. Çünkü biz onları misafir kabul etmişiz.
Dünyamızın 3’te 2’si bugün açlıkla mücadele
ediyor. Bana göre, gezegenimizdeki
huzursuzluğun temel sebebi gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Gerisi laf-ı
güzaftır. Örneğin bugün Sierra Leone’de yaşayan insanların ortalama ömrü
29’dur. Gelişmiş ülkelerde ise bu rakam iki katını geçmektedir. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkündür.
Bu bağlamla ilgili olarak yeminle söylüyorum; Bu
aziz vatan ikiyüz milyon insanı şanla, şerefle yaşatacak ekonomik ve kültürel
bir potansiyele sahiptir.
Bakın; benim tespit ettiğim zenginliklerimizden
bazıları şunlardır:
Bir kere 780.0000 kilometrekare yüzey alanına
sahibiz. Bu alan yamaçlarla hesap edildiğinde 810.000 kilometrekareye
çıkmaktadır.
İkincisi 8230 kilometre sahil
şeridine malikiz ki; bu bize Turizm, Ulaşım, Balıkçılık, Dalga enerjisi gibi
çok zengin olanaklar sağlamaktadır.
Üçüncü olarak da 26 nehir havzamızla yıllık 510 milyar metreküp takribi yağış
periyodumuz ve yerkürenin en fazla yer altı su kaynağı rezervine sahip olmamızla 45 adet 10 kilometrekare yüzey alandan daha
büyük göllerimizle, iyi ve tasarruflu olarak kullanıldığı takdirde su
kaynaklarımız ihtiyacımıza fazlasıyla yetecek düzeydedir.
Dördüncü olarak; ülkemiz, en az bilinen 11,500
yıllık bir tarih sürecinde, çeşitli kültürlerin harmanlanması ile de yeryüzünün açık bir uygarlıklar müzesi konumundadır.
Öte yandan mümbit ovalarımızla da dünyayı
besleyecek bir konumdayız. 42 çeşit maden rezervlerimizin bir çoğunda da
dünyanın en çokları arasındayız. Üç
kıtanın ortasında, dünyanın kenar kuşak bölgesinde ve kuzey yarım kürenin de
iklim bakımından da bir cenneti durumundayız.
Daha sayamadığım bir çok zenginliğimiz var. Ancak
bu yazdıklarımla bile, Aslan’ın artık aynaya bakıp, gücünün farkına varması ve
öylece bir tavır sergilemesi gerekir diye düşünüyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan
dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…