Cihat Kürkçüoğlu
19 Mayıs 2014
Şehirlerde sokak, meydan ve semtlere verilen isimler o şehrin tarihi olaylarından gelen, tarihi simalarından gelen, bilim insanlarından ve sanatçılarından gelen isimleri taşırlar. Ve bu isimler o şehrin hafızasını oluştururlar.
Bu isimleri değiştirmek, şehir tarihi ve kültürüyle ilgisi olmayan isimleri şehirlere vermek o şehrin hafızasıyla oynamak, daha doğrusu hafızasını silmektir.
Yakın geçmişte tarihi sokaklarımızın bir çoğunda tarihten gelen isimler maalesef silinerek yerlerine numaralar verildi. Bunun son derece sakıncalı bir durum olduğunu, böyle bir çılgınlığı ancak işgal güçlerinin yapacağını, dünyada hiçbir milletin kendi eliyle tarihini silip yok etmediğini çeşitli ortamlarda Belediye yetkililerine söyledik.
Bu o kadar vahim bir durum idi ki; Bir hafta sonu iki gün, yerel tarih bilgisi tartışma götürmeyen değerli dostum Av.Müslüm Akalın ile birlikte sokak sokak gezerek bu değişiklikleri tespit ettik ve hazırladığımız listeyi Belediye yetkililerine verdik.
Sağ olsunlar önerimiz dikkate alındı ve sokaklara verilen numaralar yanına tarihten gelen eski simleri de böylece yazılmış oldu.
Ayrıca, tarihten gelen sokak isimlerinin “Somut Olmayan Kültürel Miras” kapsamına alınması gerektiğini, bu durumun 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na eklenmesi ile isimlerin korunmasına yasal zorunluluk getirilmesini geçtiğimiz yıllarda İstanbul’daki bir Çalıştay’da Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine iletmiştim.
Dünyadaki günlük olaylara dayanarak şehirlerin meydanlarına, sokaklarına isim verilmez. Çünkü dünyada ve ülkemizde her gün tarihe not düşecek bir sürü olay gerçekleşiyor. Dahası, başa geçen herkes kendi siyasi ve dünya görüşü doğrultusunda şehirlerin tarihten gelen semt ve sokak adlarıyla oynamaya kalktığında bunun da önü alınmaz. Bu durumda şehirler kimliğinden uzaklaşır, kozmopolit bir kimliğe kavuşur.
Bunun en çarpıcı örneğini Av.Yahya Demirkol dostum geçtiğimiz günlerde dile getirdi. Topçu Meydanı’na “Rabia Meydanı” adının verilmesine ilişkin kararla ilgili olarak “Eğer zulüm ve acıdan dolayı isim veriyorsak Soma’da bir dram yaşanıyor. O zaman -Soma Meydanı- desinler” önerisinde bulundu.
Elbette bu cümlede ince bir dokunuş vardı ve Sayın Demirkol bu görüşü ile yukarıda belirttiğim gibi önüne geçilemeyecek durumlara neden olunabileceğini vurgulamak istiyordu.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek, Cumhuriyet döneminin en büyük şairidir. Çok severim, Şiirlerini zevkle okurum. Ancak Urfa ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu büyük şairin adının Urfa’da Vali Konağı güneyindeki parka verilmiş olması da böyle bir konudur.
Urfa’nın bağrından çıkmış olan Kemal Edip’lerin, Kıratlıoğlu Emin’lerin, Hulusi Kılıçaslan’ların, Halil Gülüm’lerin, Hulûsi Öcal’ların ve daha onlarca şairin, bilim insanının adını bir parka, bir okula, bir meydana vermeyi çok görürken, aslen Maraşlı bir aileden gelen ve İstanbul’da doğmuş olan Necip Fazıl’ın adını bir parka vermek ne kadar uygundur.
Burada Türkiye’ye mal olmuş bu büyük şairin adına saygısızlık yaptığım kesinlikle anlaşılmasın. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in ismi Türkiye’de herkesin zihninde zaten yaşıyor. İstanbul’da, Maraş’da yaşatılabilir. Burada vurgulamak istediğim, öncelikle kendi şehrimizin değerlerine sahip çıkma, kendi değerlerimizin adlarını yaşatma konusudur.
Bu arada; Şair Nabi, Şair Abdi, Abdülkadir Karahan, Mehmet Akif İnan gibi değerlerimizin adlarının Urfa’da çeşitli yerle yaşatılmış olmasını da önemli bir vefa borcunun yerine getirilmesi olarak görüyorum.
Urfa tarih boyunca öyle değerler yetiştirmiştir ki, adları meydanlara sokaklara verilmekle tükenmez. Hatta Urfalı olmayan, ancak Urfa’ya emek vermiş, yıllarca burada çalışmış değerli insanları da bu kapsamda düşünmek gerekir.
Ayrıca Harranlı yüzlerce alim de elbette bu listeye eklenmelidir.
Ülkemizde ve dünyada günümüzde meydana gelen önemli olayların anısı, yerli-yabancı önemli şahsiyetlerin adları elbette şehirlerimizde yaşatılabilir. Ancak bu durum Başkent Ankara’da, İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde olabilir. Bu şehirlere baktığınızda o şehirle ilgisi olamayan onlarca yer adına rastlayabilirsiniz ve bunu kimse yadırgamaz. Çünkü o şehirler Tüm Türkiye’yi temsil eden şehirlerdir. Adeta Türkiye’nin Mozaiği gibidirler. Hatta siyasi ve stratejik açıdan dünya şehirleri statüsündedirler.
Topçu Meydanı neresidir?
Topçu Meydanı iddia edildiği gibi sadece Şehbenderiye Camii önündeki top anıtının bulunduğu meydan değildir. Hele hele, bu meydanla, Valilik binasının yıkılmasıyla oluşan meydan ayrı ayrı meydanlar hiç değildir.
Topçu Meydanı, Urfa Kurtuluş günlerinde bir bütündü. Bu meydan, Topçu Hanı merkez olmak üzere Güneyde; Şehbenderiye Camii önündeki alanı, Batıda; bu gün İl Halk Kütüphanesi’nin bulunduğu alanı, Kuzeyde; bu gün Çarşamba Pazarının (Otopark) bulunduğu alanı ve Doğuda; yıkılan eski Valilik binası arasındaki boşluğu içerisine alıyordu. Yıkılan Vilayet binasının yerinde ise o zamanlar “Hacı Kara Ağa Hanı” adında büyük bir han bulunuyordu.
Yani; Topçu Meydanı’nın sınırları Topçu Hanı’nın dört bir tarafındaki alanı içerisine alıyordu.
Eski Valililik ve Tekel binasının yıkılmasıyla geçtiğimiz yıl oluşturulan meydanda yapılan düzenlemenin Şehbenderiye Cami önündeki meydanla fiziksel olarak bir bütünlük sağlamadığı, bu iki meydanı ayrıştırdığı söylenilebilir. Değerli dostlarım Prof.Dr.Abdullah Ekinci, Mim.Uğur Beyazgül de bunu dile getiriyorlar.
Son derece haklıdırlar.
Gerçekten de bakıldığında her iki meydan arasında fiziksel bir bağlantının olmadığı açıklıkla görülebilmektedir. Bu bir uygulama hatasıdır. Ancak bu hatayı düzeltmenin yolu yeni oluşan meydana yeni bir isim vermek olmamalıdır.
Bu yanlışı düzeltmenin yolu, fiziksel olarak ayrışan her iki meydanı yeni bir düzenleme ile bir bütün haline getirmek, hatta mümkünse İl Halk Kütüphanesi ve Çarşamba Pazarı’nı da bu alana katmak olmalıdır.
Böylece Topçu Meydanı geçmişte olduğu gibi eski sınırlarına kavuşmuş olur.
Geçtiğimiz akşam Urfa’nın kültür-sanat olaylarıyla haşir neşir olan dostlar topluluğuyla sevgili Halil Biner ağabeyimizin evinde misafir idik. “Rabia Meydanı” konusu gündeme getirildi ve her arkadaşımız tek tek görüşlerini belirttiler. Adeta bu mini referandumda hemen herkes ittifakla yukarıda dile getirdiğim hususlarda birleşti ve “Topçu Meydanı” adının her iki meydanı kapsaması gerektiğini dile getirdi.
“Rabia” adına elbette karşı değiliz. Bu isim illa da Urfa’da bir meydana verilmek isteniyorsa burası Topçu Meydanı olmamalıdır.