Mehmet Göncü
6 Mart 2014
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Kıymetli okuyucularım, bildiğiniz gibi hayat
kaynağımız su; iki hidrojen ve bir oksijen atomlarının birleşmesinden meydana
gelen ve hafızası olan mucizevi bir varlıktır.
Eskilerin tabiri ile “ENASİ-Rİ ERBEE”dir. Yani canlı yaşam için olmazsa olmaz olan dört
hayat kaynağından biridir.
Enasi-ri Erbee nedir?
1.Güneş, 2.Hava 3.Su, 4.Topraktır.
İşte bu 4 unsur gezegenimizde olmazsa hayatta
kesinlikle olmaz. Bu sistem adına “Ekolojik
denge” dediğimiz bir devridaimle birbirini tamamlar ve canlı yaşama olanak
sağlar.
Ben bu günkü yazımın konu başlığında belirttiğim;
kuraklığın baş sebebini dünyamızdaki insan faaliyetleri olarak görüyorum.
Bu faaliyetleri sayacak olursak; dünya abartılı bir
şekilde ve çok boyutlu tüketim girdabının içine girmiştir” derim.
Bakınız; gezegenimizin 4,5 milyar yıl içerisinde
ürettiği fosil yakıtlar gibi bir çok nimeti biz har vurup harman savurarak
tüketiyoruz.
Örneğin; ‘Birmilyon yıllık bir zaman diliminde
meydana gelmiş petrolü biz insanlar bir yılda tüketiyoruz.
Bu israfa gezegenimiz nasıl dayansın ve nasıl yaşam
dengesini koruyabilsin?
Sevgili okuyucularım; bu çok boyutlu israfın içinde
en önemli tüketim ise dünya ağaçlarının çeşitli nedenlerle yok edilmesidir.
Günümüzde yağmur ormanlarının büyük bir bölümü,
tarla açmak, lüks eşyalar üretmek için kesilmiş ve tahrip edilmiştir.
Bu durum, Anadolu ve Mezopotamya’da bulunan
ormanlar için de geçerlidir. Özellikle Moğol istilası sırasında bu coğrafya bir
çok boyutta, özellikle ormanlar büyük tahribata uğramıştır.
İsterseniz konuya tarihsel açıdan bakalım.
Nasıl mı:
Örneklerle açıklayalım.
Milattan binbeşyüz yıl önce yaşamış olan Asur Kralı
Asurbanipal, ‘Harran bölgesinde bir
seferinde 3 fil, bir seferinde de onbir fil avladım’ demektedir.
Kil tabletlere yazılı olan bu belgelerin bir kısmı
İngiltere’deki British Müzesinde, bir kısmı da Ankara Arkeoloji Müzesindedir.
Moğol İmparatoru Timur’un 1402 tarihindeki Ankara
Savaşı için getirdiği Fillerini Beyşehir ormanlarında gizlemiş olduğu tarih
kitaplarında yazılıdır.
Okuyanlar bilirler; Ordinaryüs Profesör Muzaffer
Birand Anadolu ormanları kitabında, coğrafyamızın ne kadar zengin bir flora ve
faunaya sahip olduğunu açıklıyor.
Gaziantep Arkeoloji Müzesinde şu an itibariyle sergilenen,
fillerin atası olarak kabul edilen Mamut fosiliyle, bir timsah fosilinin ilimiz
Urfa’nın Suruç ilçesi bataklığından çıkarıldığı belirtilmektedir.
Ben şahsen bu müzeyi gidip gezdim ve bahsettiğim fosilleri gözlerimle
gördüm. ‘Gezmeyen varsa gidip görsün ve değerlendirmelerini ona göre yapsın’ derim.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde bu bölgedeki orman
ve ağaç çokluğunu kendi üslubu ile anlatır.
Değerli okuyucularım, bildiğiniz gibi; ağaç ve orman hem su üretir, hem
suyun ana maddesi olan oksijeni sağlar. Suyun zayi olmasını önleyip erozyon
tehlikesini ortadan kaldırır.
Bu nedenle insan odaklı
eğitimin her boyutunda ağaç ve ormanın önemi anlatılmalı ve olumlu çalışmalarla
gezegenimizin ve coğrafyamızın ormanlarını geri getirmeliyiz.
Kendi elimizle davet ettiğimiz kuraklığı yine kendi elimizde ağaç
dikerek ortadan kaldıralım.
Bu manada, ülkemizde başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere,
resmi kurumlarımız son yıllarda yüz milyonlarca fidanı toprakla birleştirdiler.
Bu nedenle, Valiliğimize, Orman teşkilatımıza, Devlet Su İşleri Bölge
Müdürlüğümüze ve Şanlıurfa’daki Belediyelerimize ve bu uğraşta emeği geçen
herkese sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.
Öte yandan birey olarak da içinde bulunduğumuz bahar mevsiminde ve her
imkân olduğunda ağaç dikenlere ve fidan yetiştirenlere, ayrıca suyu tasarruflu
kullananlara selam olsun, selam olsun, selam olsun.
Dürüst ve şeffaf bir
toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan engin gönüllü dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla.