Fuat Rastgeldi
19 Şubat 2014
(Dünkü yazının devamı)
Barajın yapım düşüncesi ilk olarak 1934 yılında Atatürk’ün bir TBMM açılış konuşması sırasında Fırat suyuyla arazilerin sulanmasını bahsetmesiyle başlar.
1950-1960 yıllarında Demokrat Parti zamanında bir çok defa siyasiler ve Belediye Başkanları gündeme getirir. Diyarbakır DSİ 10. Bölge Müdürlüğü Arazi Zemin Etüt ve Proje çalışmalarını başlatır. Karababa denilen mevkii uygun bulunur. İlk çizilen projelerde suyun ovalara taşınması için büyük elektrik enerjisi ve inşaat maliyeti olduğu görülür. Bunun önlenmesi için her biri 26 kilometre uzunluğunda 7,62 metre çapında 2 adet tünel yapılarak yer altından saniyede 328 metreküp su taşıyan Urfa tünelleri yapımı uygun bulunur ve su kendi cazibesiyle Baraj gölünden Urfa Tüneli çıkış ağzına getirilecektir. Yapılacak kanallarla da kendi cazibesiyle dağıtılması tasarlanır.
Yıllarca süren bu etüt ve proje çizimi bitince dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Devlet Su İşleri Genel Müdürü Timuçin Tüncer tarafından 4 Nisan 1977 tarihinde Karababa Barajının temeli atılır ve ismi değiştirilerek Atatürk Barajı konulur. Urfa’ya o yıl DSİ 15. Bölge Müdürlüğü, daha sonraları da DSİ 16. Baraj Bölge Müdürlüğü kurulur.
1977’den sonra her gelen hükümet, askeri yönetim dahil, GAP’ın bitirileceğini söyler ve bitiş tarihleri belirler. Buna rağmen 38 senedir GAP bitmemiş ve istenilen noktaya gelinememiştir..
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin bitmeme nedeni; devlet politikası, ödenek yokluğu, yanlış proje uygulamaları, inşaatların pahalıya mal edilmesi gibi sebeplere bağlanmaktadır. Ayrıca başta Necmettin Cevheri olmak üzere, Milletvekillerimizin bu hususta yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Gaziantep’te küçük akarsular üzerine dahi Baraj inşa ettiler. Gaziantep GAP’ın merkezinde olsaydı, 15 yılda bu proje bitirilirdi. 38 yıldır bitirilemediği gibi bu gidişle daha 20 yılda bitmez. Fıstık ağaçları kuruduktan sonra belki su gelir.
Bu fıstık ağaçlarının alt zemininde marn tabakaları bulunmaktadır. (Urfa tüneli mrn tabakaları içerisinden geçmiştir) Bu marn tabakalarında su olmadığı için çiftçiler derin kuyu açsa dahi su bulamıyor. Allah yeterli rahmet vermiyor. Toprakta tebriz yok. Çiftçi susuzluktan feryat feryat türküsünü okuyor. Devlet duymuyor.
Yapılan hatalar
Biz yine gelelim Baraj konumuza. GAP sulama alanları Baraj gölü yanından başlayıp, bir suya atılan taşın suyu ötelemesi gibi genişlemeliydi. Bu şekilde proje uygulamaları kolay, inşaatı ucuz ve hızlı olurdu.
Tünelden çıkan saniyede 328 metreküp suyu taşıyan isale ana kanal, Harran Ovası kanalı, Urfa kanalı, Mardin kanalı gibi devasa kanallar yapıldı. Bu projeler trapez kesitli ana kanallar olup, çok büyük maliyet ve arazi kaybına neden oldu. Ana kanallardan kanaletlerle tarlalara su taşındı. Bu kanaletlerin kullanılması ve bakımı ayrı bir külfet getirdi. Tarih öncesi uygulanan bu ilkel projelerin gerçekleştirilmesi büyük bir hataydı. Yerine kapalı sistem borularla suyun dağıtımı ucuz, sağlam ve çabuk yapılabilirdi. İsale kanalı ile Urfa kanalı arasında 52 metrelik kot farkından elektrik enerjisi elde ediliyor. Kapalı sistemde bu enerjinin istifadesi olmazdı ama su istenilen yere kendi cazibesiyle ulaşabilirdi. Suda buharlaşma, zayiat, kanallarda insan boğulması da olmazdı.
Kişiyi eğitmeden su verilince bir çok arazi kısa zamanda çoraklaştı. Fazla verilen su, bilinçsiz kullanma neticesinde Akçakale doğusundan geçen ana tahliye kanalı ile sanayide yüzlerce metreküp su ve kamyonlar dolusuı verimli toprağımız Suriye’ye gitmektedir. Bunun önlenmesi için çiftçinin eğitilmesi, DSİ’nin fazla su vermesi vermemesi gerekir. Sınır ötesine giden su dinlenme havuzları yapılarak yeniden değerlendirilmeli, toprak ve suyun geri dönüşümü sağlanmalı.
Bozova-Hilvan-Siverek Sulama Projeleri için büyük düşünülüyor. Bu nedenle kati proje çizimleri ve inşaat süresi uzamaktır.
Devletin suyu köye kadar getirmesi önemli. Yağmurlama ve damlama sistemleri, tarlanın içerisine modern sulama sistemlerinin kurulması gibi projeleri devlet yapmamalı, öncelikle çok köye su yetiştirilmeli, gelen bu suyun önüne havuz, kolektör ve vana taksa yeterli olacaktır. Teferruat projeleri sonraya bırakılmalı. Bu apaletler Devlet malı olduğundan dolayı çiftçi tarafından koruma da olmuyor.
Urfa tüneli yapım aşamasında 16 adet havalandırma bacası vardı. Sonradan 6 adet daha ilave edildi. Bu 22 adet bacayı çiftçi kuyu şeklinde kullanabilirdi. Urfa tünelinin geçtiği 10 bin hektar alanı çiftçiler masrafsız sulayabilirdi. Devlet Su İşleri’ne bu fikir önerildiği zaman Proje İnşaat Başkanlığı çok uygun buldu. Ancak uygulaması yapılmadı. Tünel inşaatı bittiğinde 2,5 metre çapında demirli şakrit betonlu olan bu kuyular kapatıldı. Şimdi tünelin üstünde bulunan tarlalarda su yok.
Netice olarak DSİ 15. Bölge Müdürlüğü 38 yıldır süren kati proje çalışmalarını bir an evvel bitirmeli, acil olarak inşaatları ihale etmelidir.
Proje çizimlerine kıraç tabir edilen alanlar da dahil edilmelidir. Su geldiği takdirde 4. sınıf araziler dahi fıstık, zeytin meyve ağaçlarıyla yeşerecektir.
Ağaçlar kurumadan DSİ 15. Bölge Müdürlüğü ivedilikle kati projeleri tamamlamalı, tasdik ettirmeli ve ihaleye çıkarmalıdır. Milletvekillerimiz de bu projeleri görev kabul edip, Ankara’dan adım adım takip etmeliler.
Kalın sağlıcakla. .