Remzi Mızrah
14 Şubat 2014
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Kendine
özgü bir ruh hali, kendine özgü bir ticaret mantığı geliştiren özel günlerden
biri olan 14 Şubat köken olarak batı geleneğinden gelir.
Bu
özel günü, batıdaki ismiyle “St. Valentine Day”i muhafazakâr, mutaassıp
liberal, sosyalist, modern, gelenekçi herkes kendine göre kutluyor. Birçok
konuda aynı düşünmesek bile bu konuda aynı düşünüyor gibiyiz veya bu tür özel
günlerde aynı düşünmemizi isteyen bir tüketim mantığı amacına ulaşmış gibi.
Şimdi
buda nerden çıktı, aşk nerde tüketim nerde diyenler olacaktır. Ama geçen yıl
bir gazetede gördüğüm, ünlü bir alışveriş merkezinin “Sevgilim bir odun çünkü
bana 14 Şubatta hediye almadı” anlamındaki reklâmı, aslında bu tür günlerin
tüketimi arttırmaya yönelik önemli fırsatlar olduğunu kanıtlayan önemli bir
kanıttı bana göre.
Tabiî
ki herkesin ağzında herkesin aklında olsa da birçok insan 14 Şubatın ne
olduğunu, tarihsel geçmişini tam anlamıyla bilmiyor.
Sevgililer
günü aslında bir pagan inancı. Eski Roma’da tanrıça Juno’ya duyulan saygıdan
ötürü 14 Şubat tatil günüydü. Roma halkı tarafından, kadınlık ve evlilik
tanrıçası olarak da bilinen bu tanrıça için kutlanan bu gün, yaşantıları belli
kurallarla düzenlenmiş gençlerin birbiriyle tanışması ve sağlıklı evliliklerin
yapılması için kutlanan geleneksel bayram “Lupercalia” bayramının da arife
günüydü. Bu bayram süresince gençler birbirleriyle birlikte oluyorlar,
birbirlerini tanıyorlardı ve tanışıklık sonucu birbirlerine uyum gösteren
çiftler birlikteliklerini bayram süresinin dışına taşıyıp genellikle evlilikle
noktalandırıyorlardı. Kökeni bu olsa da 14 Şubat, Hristiyanlığada geçmiş ve
“Aziz Valentine Günü” olarak kabul edilmiştir.
Hıristiyanlıktaki
söylenceye göre İmparator 2. Claudius, ordusunda savaşacak adam bulamamaktadır.
Ona göre asker bulamamasının nedeni erkeklerin ailelerini bırakmamasıdır. Asker
sağlamak için tüm nişan ve evlilikleri yasaklar. Aziz Valentine de, Claudius’un
hükümdarlığı zamanında Roma’da yaşayan bir papazdır. Kendisi gibi papaz olan
Aziz Marius ile birlikte İmparator Claudius’un yasağına rağmen gizlice çiftleri
evlendirmeye devam eder. İmparator bu durumu bir süre sonra öğrenince Aziz
Valentine’yi tutaklatır ve ölüm cezasına çarptırır. Valentine sopa ile
dövülerek öldürülür. 14 Şubat 270 de Hıristiyan şehitliğine gömülür. O günden sonra 14 Şubat, “Sevgililer Günü”
olarak kutlanmaya başlanır.
Söylence
böyle dese de elde bunu doğrulayacak tarihi belge yetersizdir. Bugünün St.
Valentin günü olarak kutlanması 14 Şubat 496 tarihinde Papa Gelasius tarafından
ilan edilmiştir.
1800’li
yıllarda Amerikalı Esther Howland’ın ilk sevgililer günü kartını yollamasından
sonrada yayılmış bunun doğal sonucu olarak ta olayın ticari yönü çok fazla önem
kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem haline
gelmiştir.
Bu
günde tüketim faaliyetleri had safhaya çıkmakta, bir alışveriş çılgınlığı
sarmaktadır insanları.
“Sevgilim
bir odun çünkü bana 14 Şubatta hediye almadı” şeklindeki reklamı veren
alışveriş merkezimiz 14 Şubatta “eşine arkadaşına sevdiğine hediye almayanları,
alamayacak olanları veya ne alacağını bilmeyenleri “Odun” olarak görmesi de
aslında bunun bir anlamda kanıtı gibi. Daha fazla tüketim yapmak için
insanların manipüle edilmesi amaçlanıyor, bu reklâmda.
Elbette
ki insanın sevdiği, değer verdiği birine hediye alması çok güzel bir olay ama
bunun sevginin temel ölçütü haline getirilmesi, beklenen hediyelerde “Kantarın
Topuzunun Kaçması” günün amacına ters düşüyor gibi.
Sevgi
denilince edebiyatımızda birçok örneği bulunan ideal veya ideale yakın sevginin
yüceltilmesi gerekiyor kanımca.
Ferhat
ile Şirin, Arzu İle Kamber, Kerem İle Aslı, Yusuf İle Zuleyha, Tahir İle Zühre
arasındaki sevgi benim bahsettiğim.
Hediye
alınca “En Değerli Mecnun”, almayınca “Kalastan Bozma Odun” mantığına sahip
olmaması gerekiyor modern Leyla’ların.
14
Şubat hediyesi olarak, romantik yazarlar birliği tarafından 2005 yılında bütün
zamanların en romantik kitabı seçilen Jane Austen’in “Aşk ve Gurur” kitabını
almak kimsenin aklına gelmemiş, getirilmemiştir bile. Yine bu anlamda Charlotte
Bronte’nin “Jane Eyre”si veya Margaret Mithcell’in “Rüzgâr Gibi Geçtisi’ hediye
listelerinin yakınından bile geçmemiştir “Tektaş pırlanta” beklentileri bu kadar
canlı ve gündemdeyken.
Batı
orijinli bir özel gün olması, kabullenildiği oranda karşıda çıkılan bir gün
haline getirmiştir 14 Şubat’ı.
Hediye
almanın telaşının yanında, ağırlık İslam ülkelerinde olmak üzere yasaklamalarla
da gündeme gelmiştir 14 Şubat.
Suudiarabistanda
kırmızı güller yasaklanmış, Endonezya’da kutlamalar resmen yasaklanmış,
Kuveyt’te yasaklanması için anayasa değişikliği teklifi verilmiştir.
Hindistan’da
Müslümanlarla birlikte Hindularda kutlamaları protesto etmiştir.
Bütün
değerlerle birlikte sevginin de maddeleştiği modern dünyada gerçek sevginin
ölçütü maalesef ticari bir skalaya vurularak içi boşaltılmış “tektaşının
değeri, neyse sevmenin ve sevilmenin değeri de o ” gibi ucube ve yoz bir sevgi
anlayışı sürülmüştür önümüze. Bu ortamda başka da şansımız yok gibi.
Ama
ben şairin dediği gibi bir sevgi anlayışının topluma hâkim olmasını çok
isterdim,
Tahir
olmak ayıp değil Zühre olmak ta
Hatta
sevda yüzünden Ölmekte ayıp değil,
Bütün
iş Tahirle Zühre olabilmekte,
Yani
yürekte.
Gerçek
sevginin egemenliğindeki bir dünya hayaliyle..