Konuk Yazar
23 Aralık 2013
Ahmedê Begê’ydi namı.
Saygın bir aileye mensuptu.
Şahsına kabadayıydı. Kimseye sataşmazdı ancak kimse de kendisine kafa
tutamazdı, kendini yaman korurdu. Çevresi bilirdi Ahmedê Begê ‘nin
yiğitliğini.
Ahmedê Begê kumara müptelaydı. Evlerde gizlice düzenlenen kumar
partilerinin önde geleniydi, kumardan ayrı içkiye de iptilası vardı.
İçerken çevresini rahatsız eden tavırlar sergilemez, içkiyi kendine
içerdi Ahmedê Begê. O günün şartlarında enteresan bir giyim tarzı da
vardı ama çevresini rahatsız eden göze hoş görünmeyen bir giyimden
her zaman kaçardı Ahmedê Begê.
Yazın, altı lastik, bağcıklı keten ayakkabı giyerdi ve ayakkabısı hep
beyaz olurdu. Ayakkabının üstüne giydiği koyu renkli pantolon
üzerinde çok güzel durur, beline beyaz şal sarardı kösele kemer
yerine. Gömleğinin yakasında ise iki düğme sürekli açık dururdu.
Ahmedê Begê yolda yavaş yürümezdi. Hızlı yürür, yürürken etrafa
bakmazdı. Selam verene selamla mukabele eder, durup sohbet etmez,
hızlıca kendi yolunda giderdi.
1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara geldiği o gün baskılardan
bunalmış olanlar, ” yere basanın.. ” “yan bakanın..” ” yoluma
çıkanın..” diye başlayarak ağzına geleni söylüyordu:
Ahmedê Begê bu tür şeyler söylemeye tevessül etmezdi. Akla , bilime
saygı duyan bir Kürt aileye mensuptu. Diline hakim olması gerekirdi,
öyle de yapardı.
Günlerden bir gün Ahmedê Begê kafayı çekmişti. Mevsim yaz, vakit
öğlen, kendine özgü kıyafetiyle Köprübaşı’nda yürüyordu. Yürüdü,
yürüdü, köprünün üstünde durdu ve sırtını köprünün parmaklıklarına
verdi. Gayet gergindi. Çünkü bu duruş kendisinin tarzı değildi ama
böyle durmasının da bir nedeni vardı. Yoldan geçenler köprünün
üzerinde durmuşlar, merakla ona bakıyorlardı.
Ahmedê Begê elini havaya kaldırdı, etkili bir sesle:
– Urfalılar, duyun: “Bugünden itibaren şırlop kalkmıştır!” dedi.
Sonra tekrar etti ve sonra da süratle uzaklaştı.
Bu söze o günün Sarayönü ve Köprübaşı gençleri “beli” dediler,
sözü geçtiğinde de ona Şırlopê Ahmedê Begê, dediler.
Bu söz yıllarca söylendi, söylendi; sonra zaman geçti, unutuldu.
Şırlop sözcüğüyle nüfuza dayalı haksız menfaate dikkat
çeken Ahmedê Begê, ‘rüşvet yasak artık’ demek istemişti. Şırlop
sözcüğü, Urfa argosunda bedavadan edinilen para, mülk, menfaat vs.
demekti.
O gün o söyledi, ondan sonrakiler söyledi. Ama şırlop kalkmadı.
Hâlâ de devam etmekte. Biri çıkıp o günkü gibi aynı şeyi
tekrarlasa herkesin ona bıyık altından güleceğini biliyor. Çünkü
şırlop devlet hayatımızın bir parçası olmuş ve içimize sinmiş.
Görünen o ki insanlar yaşadıkça da var olacaktır şırlop.
Ama madem ki ölümsüzdür şırlop, madem ki devirler değişiyor devlet
hayatında şırlop değişmiyor, o zaman hep bir ağızdan bağıralım:
Yaşasın Şırlop!
Yaşasın Şırlopçular!
Kahrolsun Şırlop’a engel olanlar!.