Cüneyt Gökçe
17 Mayıs 2013
Rahmetli Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” isimli şiiri çok terennüm edilen eserlerden bir tanesidir. İfade ettiği mesaj ve anlamlar bir tarafa; şiirin dile getirdiği yalın gerçeklerden bir tanesi de tasvir edilen “kaldırımlar” olgusudur. Yani, bir takım kaldırımlar vardır ki, onlar tasvir edilerek bazı hakikatler dile getirilmiştir. Eğer öyle olmasaydı, rahmetli:
“Kaldırımlar, çilekeş insanların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir insandır” ifadelerini kullanabilir miydi? İşgal altında olmayan kaldırımlar var idi ki, “çilekeş insanların annesi” olarak tasvir edilmiş. Veya aynı şiirin bir noktasında:
“Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta.
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!” derken yine en azından dışarıdan bakıldığında “görülebilen” ve “varlıkları hissedilebilen” kaldırımların mevcudiyetini anlıyoruz. Hatta:
“Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi” sözcüklerinden de basbayağı kaldırımların var oluşunu ve işgal altında bulunmayışını rahatlıkla anlıyoruz.
Kuşkusuz, yazımızın konusu, “Kaldırımlar” şiirini tahlil etmek değildir. Ancak, şunu kesinlikle diyebiliriz ki, koca şair, bizim yaşadığımız ve karşılaştığımız “kaldırımların” içinde yer aldığı bir şehir ya da mekanda yaşaydı, bu şiiri bu kadar net ve rahat kaleme alamazdı.
Öyle ya; işgal altındaki kaldırımların size ilham kaynağı olabilmesi mümkün müdür?
Yayalar için ayrılan, ancak yayaların ayak basabilme imkanı bulunmadığı kaldırımlardan söz ediyoruz.
Yayalara geçit vermediği gibi, onların canlarını tehlikeye sokan ve hayati sıkıntılarla karşılaşmalarını netice veren sokaklardan bahsediyoruz.
İlgililer tarafından kontrol edilmediği için esnaf tarafından hovardaca kullanılan ve işgal edilen kaldırımları dikkatlere sunuyoruz.
İnsanına saygı göstermeyen, hırsla hareket eden, tertip-düzen bilmeyen ve öğrenmeyi de aklının ucundan geçirmeyen dükkâncılar tarafından “özel mülkiyet” gibi kullanılan zavallı kaldırımlardan bahsediyoruz.
Evet, zavallı kaldırımlar!
Her türlü çileyi çeken, rahat yüzü görmeyen, insafsızca ezilen-ezdirilen ve çiğnenen, hallerine ağlanası kaldırımlara dikkatlerinizi çekiyoruz.
Feryatları arşı inleten ve yayalarla hiç tanışma şansı yakalamamış olan gariban kaldırımların sesini duyan yetkili yok mu?