Cüneyt Gökçe
8 Mart 2013
Doğrusu, toplumda çok önemli bir yere sahip olan ya da olmaları gereken kadınların ehemmiyetini vurgulamak için, yılın sadece bir günü tahsis etmenin yeterli olmadığı bilinen bir husustur. Ancak, “tamamı elde edilmeyen, büsbütün de bırakılmaz” kuralı gereğince “en azından bir gün” bile olsa bu noktaya dikkat çekmenin ciddi bir iş olduğunu ifade etmek istiyorum.
Malum; 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır. Ancak şunu üzülerek ifade etmek durumundayız ki; kadınlarımızın günümüzdeki durumu ve karşı karşıya kaldıkları olumsuzluklar, neredeyse cahiliye döneminin manzaralarını arz etmektedir. Maruz kaldıkları haksız uygulama ve negatif durumlar bu konuya daha da ehemmiyet atfetmektedir. Günümüz şartlarında hala ağır hizmetlerde ve fıtratlarına uygun olmayan alanlarda istihdam edilmeleri, eğitim ve girişimcilikten yoksun bırakılmaları veya bu alanda faaliyet gösterenlere “farklı” gözle bakılması sadece birkaç örnek olarak zikredilebilir.
Oysa ilme muhatap olmaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri bakımından erkek-kadın arasında fark yoktur. Elbette her birisinin fıtratları farklı, yapıları farklı ve fizyonomileri farklı olmaları bakımından bazı sosyal değişiklik ve farklılıklar olabilir. Ancak bu, bir dezavantaj ya da eksiklik olarak veya negatif ayırımcılık olarak değerlendirilmemesi gerekir.
Öte yandan, kadın annedir; saygının en kutsalını ve en yücesini hak etmekte ve bunu ilahi bir emir olarak elde etmiş bulunmaktadır. Onu üzmek, ona “öf” bile demek Allah’ın buyruğuna karşı gelmek anlamını ifade eder.
Kadın eştir, evin temel direğidir. Hayatı müşterek sürdüren önemli bir dinamiktir. Fıtratına uygun görevlerini bir emir ve baskı altında değil, doğal bir gereklilik olarak icra etmektedir. “Dâhiliye Nazırı” sıfatıyla yetkilerini kullanmakta, karşılıklı saygı ve sevgi içerisinde evini saadethaneye dönüştürmektedir.
Kadın abladır. Şefkatini gördüğümüz ve sıcaklığını sürekli hissettiğimiz bu âlicenap meleğin gönlünü kırmak, ona karşı saygı sınırını zorlamak ve edep kaidelerini alt üst etmek son derece yanlıştır. Onun şefkatini saygı, minnet ve hürmetle karşılamak durumundayız.
Kadın bizden küçük kız kardeşimizdir. Şefkatimizi hürmetle algılamakta ve beraberliğimizi sıcak bir alaka ile karşılamaktadır. Sevgimiz, şefkatimiz ve ilgimiz ömür boyu devam etmek zorundadır. Bize ihtiyaçları olmasa bile hal ve hatırlarını sormamız kadirşinaslığın gereğidir.
Kadın teyzedir. Annemizin kokusunu taşımakta ve sevgisini hatırlatmaktadır. Annemize gösterdiğimiz saygının bir benzerini hak etmekte ve benzer şefkati bizler için harcamaktadır. Cennet, anaların ayağı altında olduğu gibi; teyzenin memnun edilmesi ve hürmet göstermesi de aynı ehemmiyettedir.
Kadın haladır. Babamızın vekilidir ve onun kokusu ve şefkatiyle bizleri kucaklamakta ve sevgisini izhar etmektedir. Bizim de onu minnet ve hürmetle sevmemiz ve ona karşı saygı hislerini taşımamız önemli bir vecibedir.
Sözün özü; kadın toplumun önemli bir direğidir. Nezaketin, ciddiyetin ve şefkatin kahramanıdır. Yılda yalnız bir gün gündeme alınmaları, yaşadıkları sıkıntı ve problemleri gidermeye yeterli değildir. Ancak umulur ki, bu faaliyetler; en azından yaşanan yanlışları izale etme konusunda önemli bir adım olur. Bu etkinlikler, sadece eğitim alanında yaşadıkları olumsuzlukları kısmen de olsa bertaraf etse, yine faydadan hali değildir ve amacına ulaşmış olur.
Sorumluluk ve vecibelerimizi öğrenip uygulamak dileğiyle…