Ali H. Demir
7 Mart 2013
Yeni milli eğitim bakanının televizyon konuşması sonrası eğitimle ilgili yapılacak düzenlemeler konusunda pek çok yorumlar, değerlendirmeler yapıldı. Önceki bakan Ömer DİNÇER’in bakanlık döneminde yapılanlar kamuoyunda dikkat çekici tepkilere neden olmuştu. Ömer DİNÇER’in döneminde öğretmenlere, okul yöneticilerine yönelik hatalı açıklamalar yapılmış, bakanlık merkez ve taşra teşkilatına yönelik birçok kişiyi etkileyen değişiklikler yapılması, öğretmen atamalarının yapılmasında yaşanan sorunlar, bakan Ömer DİNÇER’in geri adım atmaz gibi görünen tutumları tepkilerin daha da büyümesine neden olmuştu. Geçmişte yapılan açıklamalarda veya hayata geçirilen uygulamalarda doğruluk payı olan birçok yön olmakla birlikte gerek üslup gerekse yöntemden kaynaklanan sorunlar bakan Ömer DİNÇER’in gidişini hazırladı. Başta büyük ümitler ve beklentiler doğuran Ömer DİNÇER dönemi de böylece kısa sürede sona ermiş oldu.
Yeni bakan Nabi AVCI kendisinden önceki Ömer DİNÇER’in kişiliğinde oluşan tepkilerin giderilmesi adına eğitimle ilgili çok daha uzlaşmacı bir yol takip ediyor gibi görünüyor. Geçmişte hayata geçirilen bir çok uygulama ile ilgili olarak sanki yeniden gözden geçirilecekmiş gibi bir izlenim oluşturuluyor. Şimdiye kadar sayın bakanın yaptığı açıklamalara ve getirdiği uygulamalara bakınca ortamı yumuşatma, toplanmış tepkiyi azaltma, adeta toplumun gazını alma işlevini yerine getirmeye çalışıyor gibi. Bunun için de orta yolda açıklamalar yapılıyor. Öyle de olur böyle de olur, değerlendireceğiz türü bir yaklaşımla adeta herkese mavi boncuk dağıtılmaya çalışılıyor gibi bir görüntü var. Ancak bu yaklaşım eğitimle ilgili var olan sorunların giderilmesine katkı sağlamayacaktır.
Eğitim sisteminde öğretmen atama sistemi, öğrenci kılık kıyafetlerine yönelik düzenlemeler, okullara sınavla girme sistemine ilişkin açıklamalar, YGS-SBS sisteminin geleceği, dershane sistemine ilişkin karmaşa, özel öğretim uygulamalarındaki sürekli mevzuat değişiklikleri, okul yönetici atama sistemindeki düzenlemeler, merkez ve taşra teşkilatı yönetici atama sistemindeki boşluklar, ders programları ve haftalık ders programlarının ne olacağına dair belirsizlikler sorunların azalması yerine çoğalmasına neden olmaktadır.
Eğitimde yaşanan sorunların çözümü yerine belirsizliklerin daha da büyümesine yol açacak açıklamalar sistemdeki sorunların kökleşmesine yol açabilir. Eğitimle ilgili kararların alınması sürecinde sistemin bakan değişimlerinden sürekli ve güçlü bir şekilde etkilenmesi sistemin oturduğu zeminin kayganlaşmasını, güvensizleşmesini getirmemeli. Bu durum eğitimle ilgili sorunların çözümüne yönelik olması gereken güveni de sarsabilir. Toplumda güçlü siyasi iktidarlar döneminde dahi eğitimle ilgili sorunlar çözülemezse bir daha hiç çözülemez inancını doğurabilir. Bu güvensizlik duygusunun toplumda kök salmaması gerekir.
Toplumda eğitimle ilgili düzenlemeler yapılırken genel çerçevenin sağlam bir temel üzerine oturtulması gerekmektedir. Oluşturulan genel çerçeve eğitim sistemi içinde geleneksel bir anlayışın gelişmesini sağlayabilmelidir. Genel çerçeveyi oluştururken eğitim sisteminin işleyişine dair liyakati ön plana alan, sürekli geliştirilebilen, durumsal yaklaşımları dikkate alan, denetlenebilen, insan ve madde olarak öz kaynakları önceleyen, işi yapan kişilerin katılımına önem veren bir anlayışla işleyen, daha az merkeziyetçi yapıların oluşturulması konusunda gayret gösterilmelidir.
Eğitimin temel faaliyet yerleri olan okul ve sınıf düzeyinde etkin önlemlerin alınmasına yönelik çalışmalar planlanıp uygulanmadığı sürece ülkenin eğitim geleceğine dair beklentilere girmek anlamsızdır. Bunun için bakanlık merkez ve taşra teşkilatı düzeyindeki yönetim kademelerinde okul ve sınıf düzeyi eğitim etkinliklerinin yapısından haberdar olan kişilerin olmasına dikkat edilmesi gerekir. Bu yöneticilerin öğretmenlerden olması gerektiği anlamına gelmemekle birlikte öğretmenlik konusunda da belli bir beceriye, tecrübeye ihtiyaç olduğu anlamına gelmektedir. Öğretmenlik mesleği konusunda hemen hiçbir tecrübesi, görgüsü ve bilgisi olmayan kişilerin eğitimle ilgili yönetim kademelerinde bulunması önceleri mesleki körlüğün giderilmesi adına teşvik edilirken zamanla aşırıya kaçan uygulamalar meslekten habersiz kişilerin eğitimi yönlendirir hale gelmesine neden olmuştur.
Eğitimin sorunlarına hâkim olabilmek için eğitimin kademe anlamında, yerleşim yerleri anlamında, ülke düzeyindeki farklılıklar anlamında her düzeydeki durumundan haberdar olunması gerekmektedir. Bunun için de eğitimin yönetimine talip olacak kişilerin bu konularda daha ciddi bir seçme sürecinden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle son yıllarda KPSS sisteminin getirdiği puana göre istediği yere atanma uygulaması ülke içindeki eğitim sorunlarından habersiz eğitimcilerin sayısını her geçen gün artırmaktadır. Bölge hizmeti uygulamasının her defasında farklılaştırılması bulunduğu yerden başka yerlere gidip çalışma imkânını da ortadan kaldırmaktadır. Bu durum çalışanlar açısından iyi gibi görünse de sistemin geleceği açısından olumsuzluklar doğurmaktadır.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR