Deniz Güney
28 Aralık 2012
Eskiler insanları ikiye ayırırmış; avcı ruhlular ve çiftçi ruhlular diye.
Avcı ruhlular, doğaları gereği uzun süre aynı yerde kalamaz, hayatın sürprizlerle dolu karanlık dehlizinde her defasında yeni bir keşfe çıkarlarmış. Buna karşılık çiftçi ruhlular yerleşik düzenden yana, yeniliklere kapalı, her defasında aynı keşifle yaşarlarmış.
Aslında hepimiz içimizde bir avcı bir de çiftçi ruh taşırız.
Bir kişilik bölünmesi değildir bu.
Yaşama karşı tavır alıştır aslında. Kimimiz avcı ruhlu olmayı seçer, kimimiz çiftçi.
Biri diğerinin önüne geçer ama yok edemez.
Yanlış seçim yapmak da vardır işin içinde, kendi seçimini yapamamak da. Bir de seçim yapmakta güçlük çekenler vardır. Yerleşik düzene geçip yerleşemeyenler ya da yollara düşüp aklı hep geride kalanlar.
Hasılı sizi bilmem ama ben Urfalı hemşerilerimin daha çok çiftçi ruhlu olduğunu savunuyorum.
Keşke yerleşik bir düzende sürekli avcı ruhlular gibi iz sürseler. Alttan alta yerleşik düzene özlem duysak da, hiçbir zaman avcı ruhlu olmaktan vazgeçmemeliyiz.
Keşke aynı yere çakılıp kalmaktansa avcı ruhlu olup sürekli üreten, sürekli iş geliştiren dış ticarette farklı farklı ülkelere ihracat yaparak uzak ülkelere yelken açabilsek.
Bereketli hilalin bulunduğu topraklarda her ne kadar ‘Çiftçilik yapıyoruz elbette çiftçi ruhlu olacağız’ deseniz de avcı ruhunuzu geliştirmedikten sonra iyi para kazanmanız da mümkün olmayacaktır. Memleketin kalkınmasına katkı sağlamanız da mümkün olmayacaktır.
Avcı ruhlu olmak gelişime açık olmaktır.
Çiftçi ruhlu olmak sürekli aynı yerde çakılı kalmak demektir. Çiftçilik yapabilirsiniz ama avcı ruhunuzu da geliştirerek endi kalkınmanıza ve bu şehrin kalkınmasına katkı sağlayabilirsiniz.
Bakıyorum da güzel Urfa’mda, toprak var, su var, güneş var.
Kusura bakmayın ama uyuşukluk da var.
Koskoca Harran Ovasında sebze meyve üretip Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu bile doyuramıyoruz.
Halen taaa Mersin’den geliyor sebzemiz meyvemiz. Mersinden aldığımızı da doğuya satıyoruz. Ama kendi topraklarımızda bir türlü üretip son kullanıcıya ulaşacak şekilde katma değer katıp pazarlayamıyoruz ürünlerimizi.
İşte böyle uyuşuk olmak gibi bir şeydir çiftçi ruhlu olmak.
Oysa çiftçiliğimize avcı ruhumuzu katsak kim bilir kaç ülkeye ihracat yapar, kargo havaalanımızı da kullanarak yeni ufuklara yelken açabiliriz. Kargo Havaalanı uluslar arası bir havaalanı statüsünden düşürüldüğünde nasıl da bağırıp çağırıyorduk Ama kargo havaalanında sen ürünü yetiştirdin ihracat yapmak istedin de devlet bu havalanın statüsünü mü değiştirdi.
Devletin bu bölgeye ayırdığı bütçeyi, verdiği hibeyi inanın Türkiye’nin başka bir bölgesinde ya da ilinde bu kadar göremezsiniz.
Devletten istemeye gelince ha bire istiyoruz ama maalesef biz aldığımızın karşılığını maalesef vermiyoruz.
Kaçakçılık bizim ruhumuza işlemiş. Baksanıza elektrik kaçak, su kaçak, çayımız kaçak sevdamız bile kaçak bu memlekette. Sonra oturup suçlarız idarecilerimizi yetkililerimizi.
Hatta çalışana küfreder çalışmayanı da şikâyet ederiz.
Sen bir Urfalı olarak ne yapıyorsun önce bunu kendine sor bakalım. Konuşmaya gelince mangalda kül bırakma hadi deyince ortadan kaybol.
Yok öyle.
Sağda solda umudu olan projesi olan ortaklık düşünenlere bile karamsarlığını aktardın mı Urfa gelişmez tabi. İşsizlik de olur, açlıkta olur bu memlekette.
Hiç kusura bakmayın ama biz koskoca Harran Ovasına, Bozova Yaylak Ovasına, karamsarlık tohumları ekiyoruz. Sonra da işsizlikten aşsızlıktan yakınıyoruz.
Tekrar benzetmeme geri dönecek olursam çiftçiyiz, çiftçi ruhluyuz, ama bu çiftçi ruhumuzu avcı ruhumuzla heyecanlandırmalıyız.
Otur konuş biriyle şöyle yapalım böyle yapalım deseniz ya da Vali bey halkı bir konuda pozitif düşünmeye yönlendirse hemen çevrenizde şu sesler yükselir; ‘Yok Lo Bi Şey Olmaz. Bunlar Boş. Valinin bu girişimden de bir şey çıkmaz .’diyenleri duyarsınız.
Oysa bu yetkilileri çalıştıracak bu halk olmalı. Devlet bu yetkileri boşuna görevlendirmemiş. Boş oturanı dürtmelisiniz. Çalışmayan müdürü canından bezdirmelisiniz. Ama siz bunu yaparken kendi üzerinize düşeni de yerine getirmelisiniz.
Önemli olan avcı ruhunuzu konuşturmanızdır.
Bakın o zaman neler oluyor bu şehirde.