Mehmet Göncü
28 Kasım 2012
Kıymetli okuyucularım, ben şahsen hemen hemen bütün yazılarımın yüzde yüz doğruluğuna emin olduktan sonra ancak kaleme almayı prensip edinmişimdir.
Kesinlikle bir dedikodu malzemesi olan “Diyorlar” sözüne itibar etmem.
Bazen bu sözcülüğü kullananlara soruyorum: Sen anlattığın olayı gördün mü?
“Hayır” diyorlar.
Yine soruyorum: “Peki kim diyor”
Cevap yine aynı: “Diyorlar”
İşte bu ifade iğrenç bir dedikodudur.
Eski bir Atasözünde olduğu gibi: “Çamuru at, tutmasa da izi kalır”
Aslında insani ve ahlaki kurallara göre, kişi gözleri ile gördüğü bir olayın dahi yarısına inanmalıdır.
Bu nedenle hangi konu olursa olsun, iyi incelemeden araştırmadan tanıklandırıp, belgelemeden bir olay hakkında fikir beyan etmek çok çok yanlıştır.
Yetmişi aşan yaşım ve memuriyet görevim esnasında bu konuda birçok yalan ve yanlış olayla karşılaştım. Onun için diyorum ki, insan gördüğü bir olayın bile ancak yarısına inanmalıdır. Bu hususu teyit eden acıklı bir olay da vaktiyle Urfa’da yaşanmıştır.
Öyküsü şöyledir:
Uzun yıllar askerlik yapan ve son olarak da Yemen’de görevli olan bir şahıs terhis olup geldiğinde, yedi yıldır görmediği ailesine sürpriz yapmak için damdan evine girer. Evde uyumakta olan büyümüş delikanlı olmuş öz oğlunu tanımaz ve çocuğunu yabancı sanıp saldırır ve yaralar. Gerçeği öğrenince de büyük bir üzüntü yaşar.
Sevgili okuyucularım, yazımın konu başlığında belirttiğim “Ekmekçiyi unutma” sözüne gelince rivayet olunur ki; vaktiyle İtalya’nın başkenti Roma’da yaşayan bir fırıncı ertesi güne hazırlık amacıyla gece yarısı fırınını açmak üzere evinden ayrılır. Yolda bıçakla yaralanmış bir şahıs görür. Yardım etmek amacıyla yaralı şahsın yanına gelir. Can çekişmekte olan şahsın göğsüne saplı olan kamayı çıkarır, bu arada üstü başı kan içinde kalır. Yaralı şahıs bu haldeyken devriye gezen iki İtalyan polisi de olay yerine gelir. Yaralı şahıs bir şeyler söylemek isterse de kendini ifade edemez ve ölür.
Polisler elinde hançer bulunan ve üstü başı kan içinde olan ekmekçiyi sanık olarak yakalarlar ve adliyeye sevk ederler. Uzun bir yargılamadan sonra ekmekçi masum olduğunu kanıtlayamaz ve idama mahkûm edilir ve ceza da infaz edilir. Aradan uzun bir zaman geçer. Bu süre içinde Bertillon isimli bir bilim adamı tarafından parmak izi tekniği bulunur ve geliştirilir. Bu buluş ve gelişme sayesinde yapılan tasnif sonucu esas suçlu bulunur ve cezalandırılır ama bu arada ekmekçinin de masum olduğu anlaşılmış olur. Rivayet olunur ki, böyle bir yanlış tekrarlanmasın diye, Roma Adalet Sarayının kapısına altın harflerle “Ekmekçiyi unutma” diye yazılır.
Gerçekten biz memuriyete intisap için mesleki eğitim alırken, hocalarımızdan bu hassas konunun çok önemli olduğunu öğrendik ve bu minval üzerine eğitimimizi tamamladık. Bu nedenle; şimdi büyük bir çoğunluğu ebedi hayata intikal etmiş olan değerli hocalarımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyor, “Diyorlar”a ve dedikodulara itibar etmiyoruz.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…