Mehmet Göncü
9 Kasım 2012
Bildiğiniz gibi yarın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 74’üncü yıldönümü…
Cumhuriyeti kurarak onu demokrasi ile taçlandırmanın temellerini atan büyük kahraman Atatürk’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Onu bir ulus olarak her zaman minnet ve şükranla anacağız.
Atatürk’ü bilmek için onun hayatını çok iyi okumak gerekiyor.
O, bir ulusun çağdaşlaşmasını, insan haklarına dayalı evrensel hukuk kurullarının yaşama geçme mücadelesini veren, çağından ve çağdaşlarından önde bir vizyon sahibiydi.
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandığında, parçalanan bir ulusu fikir arkadaşlarıyla birlikte bir devletin yıkılan ve yakılan küllerinden yeni bir devlet meydana getirmiştir.
Eski 10 Kasımlarda çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum. Siyah önlüklerimizin beyaz yakalarını çıkarır ve Atatürk anıtına gül ve çiçekler götürürdük. Öğretmenlerimiz Atatürk’ün hayatını ve yaptıklarını bize anlayacağımız düzeyde anlatırdı. Yaşımız ilerledikçe, onun hakkında daha çok bilgi edindik. Bu nedenle ona duyduğumuz hayranlık ve sevgimiz daha da çok arttı.
Kıymetli okuyucularım, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan anlaşma ile bu günkü sınırlarımız Musul hariç, Misaki milli (Ulusal ant) hudutlarına uygun olarak çizilmiştir.
Bu başarıyı kazanabilmek için Atatürk’ün önderliğinde bir ulus topyekun istiklal mücadelesini vermiştir.
Büyük önder Atatürk Urfa’nın kurtuşunda da Kuva-i Milliye hareketinin önderlerine savaşın stratejisini belirten bilgiler ve talimatlar vermiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu şudur; Osmanlı devleti sınırları dışında kalan yerlerle bu günkü Cumhuriyetimizin ve ülkemizin kalkınmışlık durumunu mukayese ettiğimizde Atatürk ve arkadaşlarının nasıl çağdaş ve uygar bir toplum için mücadele ettiklerinin gerçeği anlaşılacaktır.
Kendilerini ve bu mücadelede emeği geçenleri 10 Kasım vesilesiyle bir kez daha minnet ve rahmetle anıyoruz.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..